They did not break apart easily.
- Onlar kolaylıkla parçalamadı.
The fruit must be finely fragmented, before it can go into the press.
- Meyve prese girmeden önce güzel parçalanmış olmalıdır.
It looks like your hard disk is fragmented.
- Sabit disk parçalanmış gibi görünüyor.
Fadil began to dismember Layla's body.
- Fadıl, Leyla'nın cesedini parçalamaya başladı.
Sami's body was found dismembered.
- Sami'nin cesedi parçalanmış olarak bulundu.
Tom put a bag of shredded cheese into his shopping cart.
- Tom alışveriş sepetine bir kutu parçalanmış peynir koydu.
Sami was torn to shreds by a cougar.
- Sami bir puma tarafından parçalara ayrıldı.
It looks like your hard disk is fragmented.
- Sabit disk parçalanmış gibi görünüyor.
He tried to put the fragments of a broken vase together.
- O, kırık bir vazonun parçalarını bir araya getirmeye çalıştı.