parça parça

listen to the pronunciation of parça parça
التركية - الإنجليزية
piecemeal

The information is leaking piecemeal to the press. - Bilgi, parça parça basına sızdırılıyor.

In bits, in pieces, by pieces, brokenly, asunder, piecemeal
by pieces
in pieces
brokenly
asunder
in pieces, in bits
1. in bits and pieces, in smithereens. 2. in separate pieces. 3. in installments. 4. in tatters, in rags
piecewise
fragmentary
piece meal
in piecemeal fashion
apart

Things are coming apart. - Şeyler parça parça oluyor.

parça
piece

Tom cut the pie into six pieces. - Tom pastayı altı parçaya böldü.

Please write the answer on this piece of paper. - Lütfen cevabı bu kâğıt parçasına yazınız.

yedek parça
spare part

I can not buy spare parts for this car. - Bu araba için yedek parça alamam.

They are making spare parts in a car factory. - Bir araba fabrikasında yedek parça yapıyorlar.

parça
part

Death is an integral part of life. - Ölüm hayatın tamamlayıcı bir parçasıdır.

This factory manufactures automobile parts. - Bu fabrika, otomobil parçaları üretmektedir.

parça parça deniz buzu
sludge
parça parça doğramak
fritter
parça parça etmek
to break, smash, tear, or pull (something, someone) to pieces
parça parça etmek
smash to smithereens
parça parça etmek
to break to pieces, to tear sth up
parça parça kesmek
cut smth. asunder
parça parça olmak
fly to pieces
parça parça olmak
shiver
parça parça olmak
be torn to pieces
parça parça olmak
to be broken to pieces
parça parça satmak
1. to sell (something) piecemeal. 2. to sell (something) retail
parça parça yapılmış
piecemeal
parça
bit

When I was a kid, touching bugs didn't bother me a bit. Now I can hardly stand looking at pictures of them. - Ben bir çocukken, böceklere dokunmak beni bir parça rahatsız etmezdi. Şimdi neredeyse onların resimlerine bakmaya katlanamıyorum.

Love isn't a game, so you can't just cherry pick the best bits! - Aşk bir oyun değildir, bu nedenle sadece en iyi parçaları seçemezsiniz!

parça
fragment

The priceless china shattered into fragments. - Paha biçilmez porselen parçalara ayrıldı.

The American invasion of Iraq left the country devastated, fragmented and broke. - Irak'ın Amerikan istilası ülkeyi harap, parçalanmış ve beş parasız bıraktı.

parça
passage

Read this passage and translate it into Japanese. - Bu parçayı okuyup Japonca'ya çevir.

The following passage is a quotation from a well-known fable. - Aşağıdaki parça iyi bilinen bir fabldan bir alıntıdır.

tamamlayıcı parça
component
parça
component

He instantly regretted taking apart the laptop after realizing how many complex components there were inside. - İçinde ne kadar karmaşık parçalar olduğunu farkettikten sonra dizüstünü söktüğüne anında pişman oldu.

parça
segment
kuşbaşı parça
flake
en küçük parça
shred
nadide parça
beauty
parça
cake

I tried a piece of cake and it was delicious. - Bir parça kek tattım ve o lezzetliydi.

Cutting a cake into equal pieces is rather difficult. - Bir pastayı eşit parçalara ayırma oldukça zordur.

parça
lump

Then little Gerda wept hot tears, which fell on his breast, and penetrated into his heart, and thawed the lump of ice, and washed away the little piece of glass which had stuck there. - Sonra küçük Gerda, onun göğsüne dökülen, oradan kalbine nüfuz edip, buz kalıbını eriten ve orada saplanmış olan küçük cam parçasını alıp götüren sıcacık gözyaşlarını döktü.

He gave him a lump of silver as big as his head. - Ona kafası kadar büyük gümüş bir parça verdi.

parça
portion

I'd like a large portion, please. - Lütfen, büyük bir parça istiyorum.

yedek parça
(Askeri,Teknik) spare parts

They are making spare parts in a car factory. - Bir araba fabrikasında yedek parça yapıyorlar.

Tom is making spare parts in a car factory. - Tom bir araba fabrikasında yedek parça yapıyor.

arka parça
backing
bin parça olmak
(deyim) fall to pieces
gerçek parça
(Bilgisayar,Matematik) real part
kadro parça listesi
(Askeri) authorized parts list
konik parça  
conic section
kırık parça
fragment
kırık parça
broken piece
makasla kesilmiş parça
snippet
plastik parça
plastic part
sonraki parça
(Bilgisayar) next track
yedek parça
replacement parts
yedek parça
auxiliary equipment
yedek parça
(Askeri) repair part
parça
article

Nouns, pronouns, verbs, adjectives, adverbs, articles, prepositions, conjunctions, and interjections are the parts of speech in English. - İsimler, zamirler, fiiller, sıfatlar, zarflar, makaleler, edatlar, bağlaçlar, ve ünlemler İngilizcede konuşma parçalarıdır.

dirsek şeklinde parça
knee
parça
item

These fragile items must be insured against all risks. - Kırılabilir bu parçalar bütün risklere karşı sigortalanmalıdır.

These items are rather hard to obtain. - Bu parçaları elde etmesi oldukça zordur.

yedek parça
(Ticaret) accessories
ayrılamaz parça
inseparable part
bir kısmı, bir parça, bir bölüm
part, a part of a section
yırtılmış. parça parça olmu
torn. fragments became
altı sesli parça
sextette
altı sesli parça
sestet
ara parça
connecting piece, connector
ateşleyici parça
detonator
beş çalgılı parça
quintette
beş çalgılı parça
quintet
bir parça
somewhat

The air feels somewhat cold this morning. - Bu sabah hava bir parça soğuk geliyor.

bir parça
slightly, a bit, a modicum of, ounce of sth
bir parça görünmek
peer
bir parça umut
faint hope
burunundan düşen bin parça olmak
to look very disgruntled, wear a very sour face
büyük tek parça taş
sarsen
dört sesli parça
quartette
dört sesli parça
quartet
dövme parça
forging
ek parça
rider
ek parça
(kumaş) gusset
en güzel parça
tidbit
erkek parça
tongue
esas parça
fundament
eve parça başı ücretle verilen iş
outwork
evinde parça başı iş yapan kimse
outworker
ezberlenen parça
recitation
fabrika parça numarası
(Ticaret) manufacturer's part number
görülmeye değer parça
showpiece
göstermeye değer parça
showpiece
güzel parça
titbit
iki parça
Twain
iki parça bir takım
two piece suit
ilave parça
tailpiece
ince parça
flake
iri parça
hunk
istek parça
encore

The pianist played two encores. - Piyanist iki istek parçası çaldı.

Whether or not we play an encore depends on the audience. - Bir istek parça çalıp çalmayacağımız seyirciye bağlı.

kalan parça
ort
kaç parça olayım
(Konuşma Dili) I wonder which of all these jobs I should tackle first?
kocaman parça
chunk
komple parça değiştirme
(Askeri) unit replacement
kullanılmış parça takmak
cannibalize
kuvvetlendirıci parça
reinforcement
küçücük kalmış parça
stump
kırık parça
breakage
kıvrımlı parça
serpent
makasla kesilmiş parça
snip
melodinin bir bölümünü oluşturan kısa parça
phrase
motor kapağını karosere bağlayan parça
scuttle
nefesli çalgıların hep birlikte çaldığı parça
fanfare
onuncu parça
tenth part
ortalama parça tesir alanı
(Askeri) mean area of effectiveness for fragments
oynak parça
rider
parça
attachment
parça
cut

Cutting a cake into equal pieces is rather difficult. - Bir pastayı eşit parçalara ayırma oldukça zordur.

Tom cut his finger on a piece of glass. - Tom bir cam parçası ile parmağını kesti.

parça
tool

I fixed the flashlight using a small tool. - Ben küçük bir parça kullanarak el fenerini onardım.

A pick is a long handled tool used for breaking up hard ground surfaces. - Bir kazma sert zemin yüzeyleri parçalamak için kullanılan uzun saplı bir araçtır.

parça
used as a counting word: beş parça kumaş five lengths of cloth
parça
piece (of literature, music, fine art); passage (from a piece of literature, music, or fine art)
parça
member
parça
driblet
parça
snatch
parça
slang hashish, hash
parça
(Hukuk) article, component, fragment
parça
patch

Tom has a patch of gray in his hair. - Tom'un saçında bir parça gri var.

parça
slang pretty woman, nice piece of goods
parça
piece; fragment; bit
parça
moiety
parça
a poor substitute for ..., a worthless thing that goes by the name of ...: bu hekim parçası this worthless individual who's supposed to be a doctor
parça
fraction
parça
(et) gobbet
parça
batch
parça
dribblet
parça
item (in a set of several items)
parça
morsel
parça
cantle
parça
piece; bit; fragment; particle; component; morsel; item; part; piece, song; chick; quotation, quote, passage
parça
shred

Tom shredded the lettuce. - Tom marulu parçaladı.

Tom put a bag of shredded cheese into his shopping cart. - Tom alışveriş sepetine bir kutu parçalanmış peynir koydu.

parça
scrap

Tom asked for Mary's address and wrote it down on a piece of scrap paper. - Tom Mary adresini istedi ve onu bir parça kâğıt üzerine not etti.

I wrote down his phone number on a scrap of paper. - Bir kağıt parçasına onun telefon numarasını not aldım.

parça / milyon
(Askeri) parts per million
parça alma
(organ) resection
parça almak
(organ) resect
parça almak
cannibalize
parça almak med
to carry out a biopsy
parça alım
med. biopsy
parça başı iş
piecework
parça başı iş anlaşması
contract
parça başı çalışan kimse
pieceworker
parça başı ücret
basic wage
parça başı ücret yöntemi
piece rate
parça başına
by the piece
parça başına
per piece
parça başına
apiece
parça bohçası
1. patchwork cloth. 2. mishmash, hodgepodge
parça eklemek
gusset
parça eşya taşıyacağım
carry on pieces
parça halinde
fractionary
parça koymak
piece
parça koymak
piece up
parça kumaş
fent
parça kumaş
remnant
parça kumaş
piece goods
parça kumaş
swatch
parça kumaş
cut
parça kumaşların indirimli satışı
remnant sale
parça kumaşların kilo ile satışı
remnant sale
parça kömür
lump coal
parça mal
piece goods
parça mal goods sold by
the piece
parça tesirli bomba
fragmentation bomb
parça tesirli kodu
(Askeri) fragmentation code
parça tesirli mayın demeti
(Askeri) family of scatterable mines
parça,
armature
sanal parça
imaginary part
sarkan parça
lappet
seçme parça
excerpt
seçme parça
extract
seçme parça almak
excerpt
silindir şeklindeki parça
tambour
sivri ağızlı parça
pointed adapter
standart parça
standard part
suratından düşen bin parça
very sour-faced, very annoyed-looking; very angry -looking; very grim-looking
suratından düşen bin parça olmak
to pull a long face
sürtünen parça
rubber
tecrübi stok seviyesi (yedek parça listesi) kıta yükü listesi / onaylanmış stok
(Askeri) prescribed load list/authorized stock level
tek parça
solid
tek parça
integral
tek parça
one-piece
tek parça anıt
monolith
tek parça bikini
monokini
tek parça halinde
in a single piece
tek parça halinde
massively
tek parça iç çamaşırı
(kadın) body suit
tek parça iç çamaşırı
union suit
tek parça iç çamaşırı
body stocking
tek parça kadın iç çamaşırı
camiknickers
tek parça mayo
one piece bathing suit
tek parça streç giysi
leotard
tek parça taş anıt
menhir
tek parça çamaşır
combination
teleskopik parça
telescopic part
titreşim azaltan parça
damper
uzun ince parça
sliver
uzun ve dar parça
strip
vasiyetin paylaşımından sonra kalan parça
residue
yanımda iki parça eşya taşıyacağım
I have two carry on pieces
yarım parça
stump
yarım parça
split
yavaş çalınan parça
largo
yazıdan çıkarılan parça
deletion
yedek parça
part

He examined the spare parts one by one. - Yedek parçaları birer birer inceledi.

I can not buy spare parts for this car. - Bu araba için yedek parça alamam.

yedek parça
spare

He examined the spare parts one by one. - Yedek parçaları birer birer inceledi.

They are making spare parts in a car factory. - Bir araba fabrikasında yedek parça yapıyorlar.

yedek parça
replacement part
yüreki parçalanmak/parça parça olmak
for one's heart to be wrenched (upon seeing something sad)
yüzünden düşen bin parça olmak
to wear a very sour face
yüzünden düşen bin parça olmak
to pull a long face
ön parça
advance section
örnek parça
(Marangozluk) specimen sample
üst parça
top
üst parça
upper
üst parça
upper part
üç köşeli parça
triangle
üç parça bir takım
three piece suit
üç sesli parça
tritone
التركية - التركية
Azar azar, bölüm bölüm
Parçalanmış bir durumda, lime lime
(Osmanlı Dönemi) LİME LİME
dilim dilim
pare pare
bir parça
Biraz, azıcık, çok az
parça
Birkaçı bir araya gelince bir bütünü oluşturan şeylerin her biri
parça
"benzeri", "bir örneği" gibi anlamlarda kullanılır
parça
Belirtilen durumunda bazen küçümseme ve değersiz sayma anlatır: "Bir çoban parçasısın, olmasa bile koyun / Daima eğeceksin başkalarına boyun."- K. Kamu
parça
Kısa bir süre
parça
Bir bütünden kopma, kırılma, yırtılma vb. yoluyla ayrılmış bölüm: "Alınacakları bir gece önceden küçük bir karton parçasına yazmıştır."- H. Taner
parça
Müzik eseri
parça
Sayı sıfatıyla "tane" anlamına gelir
parça
Tane. Edebiyat eserinin bir bölümü: "Hayatımın en acı ve tatlı saatleri bunun başında geçti, eserimin en güzel parçalarını onun kenarında yazdım
parça
Bir müzik eserinden alınmış tam bir bölüm
parça
Ay parçası, elmas parçası gibi deyimlerde "benzeri", "bir örneği" gibi anlamlarda kullanılır
parça
Edebiyat eserinin bir bölümü
parça
Belirtilen durumunda bazen küçümseme ve değersiz sayma anlatır
parça
Bir bütünden ayrılan, ayrı sayılan veya artakalan şey
parça
Bir bütünden kopmak, kırılmak, yırtılmak vb. yoluyla ayrılmış bölüm
parça
Güzel, alımlı kız veya kadın
parça
Az bir miktar
parça bohçası
Biçkiden artan çeşit çeşit kumaş parçalarının içine konulduğu bohça
parça bölük
Kısım kısım, azar azar, oradan buradan
parça pürçük
Az, önemsiz
yedek parça
Bir makinenin bozulan bölümünü değiştirmeye yarayan parça
الإنجليزية - التركية

تعريف parça parça في الإنجليزية التركية القاموس.

snip kirpma, kirkma; makasla kesilmis parça, kirpinti, kesinti; kelepir
makasla kesmek, kırpmak
parça parça

    الواصلة

    par·ça par·ça

    النطق

    علم أصول الكلمات

    [ 'pär-& ] (noun.) 1687. Turkish, from Persian pArah, literally, piece.
المفضلات