Seni kızdırmak istemiyorum.
- I don't wish to anger you.
O, efendisinin öfkesi karşısında geri çekildi.
- He recoiled before his master's anger.
O artık öfkesini tutamadı.
- He could no longer contain his anger.
Yüzündeki kızgınlık belirgindi.
- The anger in her face was unmistakeable.
Kızgınlık, gerekçesinin görülmesini engelledi.
- Anger deprived him of his reason.
Seni kızdırmak istemiyorum.
- I don't wish to anger you.
Onu kızdırmamaya çalış.
- Try not to anger him.
Kızmak için nedenin yok.
- You have no cause for anger.