Bu sayfadaki her sözcüğü biliyorum.
- I know every word on this page.
Biri bu kitabın ilk üç sayfasını yırtmış.
- Someone has ripped out the first three pages of this book.
Her markiz uşak sahibi olmak ister.
- Every marquis wants to have pageboys.
O, sayfaya bir işaret koydu.
- He put a mark on the page.
Tom başka bir sayfaya tıkladı.
- Tom clicked to another page.
Prenses kendini bir komi olarak gizledi.
- The princess disguised herself as a page.
Sarı sayfalara bir göz at.
- Look through the yellow pages.
Hemen hemen tüm sanal bellek uygulamaları bir uygulama programının sanal adres alanını sayfalara böler; bir sayfa bitişik sanal bellek adreslerinden oluşan bir bloktur.
- Almost all implementations of virtual memory divide the virtual address space of an application program into pages; a page is a block of contiguous virtual memory addresses.
Birini çağırtmak istiyorum.
- I'd like to page someone.
I’ll be out all day, so page me if you need me.
the page of history.
An SUV parked me in. Could you please page its owner?.
The patient paged through magazines while he waited for the doctor.
... page to other pages. ...