I will teach you to play chess.
- Sana satranç oynamayı öğreteceğim.
Do you know how to play chess?
- Satranç oynamayı biliyor musun?
You know what my idiot son's doing? Even now he's graduated from university he spends all his time playing pachinko instead of getting a job.
- Aptal oğlumun ne yaptığını biliyor musun? Şimdi bile o üniversiteden mezun olup iş bulmak yerine tüm zamanını pachinko oynayarak geçiriyor.
He is fond of playing tennis.
- O, tenis oynamaya düşkün.
He used to play poker with us.
- O, bizimle poker oynardı.
She used to play poker with us.
- O, bizimle poker oynardı.
I'm feeling a little frisky.
- Kendimi biraz oynak hissediyorum.
You think you can toy with me, but I don't play games.
- Benimle oynayabileceğini düşünüyorsun ama ben oyun oynamam.
Don't toy with her affections.
- Onun duyguları ile oyun oynama.
Bill often plays with toys by himself.
- Bill genellikle tek başına oyuncakları ile oynar.
Don't play with that gun. It's not a toy.
- O silahla oynama, o bir oyuncak değil.