oynamamak

listen to the pronunciation of oynamamak
التركية - الإنجليزية
(neg. form of oynamak ) not to play
sit out
oyna
{f} play

It is dangerous for children to play in the street. - Caddede oynamak çocuklar için tehlikelidir.

I am learning Japanese to play mahjong in Japan. - Japoncayı Japonya'da mahjong oynamak için öğreniyorum.

oyna
{f} playing

I like playing football. - Futbol oynamayı severim.

He is fond of playing tennis. - O, tenis oynamaya düşkün.

oyna
(Bilgisayar) poke

He used to play poker with us. - O, bizimle poker oynardı.

She didn't want him to play poker. - O, onun poker oynamasını istemedi.

oyna
fiddle with
oyna
{f} frisk

I'm feeling a little frisky. - Kendimi biraz oynak hissediyorum.

oyna
{f} frisking
oyna
toy with

You think you can toy with me, but I don't play games. - Benimle oynayabileceğini düşünüyorsun ama ben oyun oynamam.

Don't toy with her affections. - Onun duyguları ile oyun oynama.

Oyna
curveball
oyna
toy

Children play with toys. - Çocuklar oyuncakları ile oynarlar.

Don't play with that gun. It's not a toy. - O silahla oynama, o bir oyuncak değil.

yaprak oynamamak/kıpırdamamak
for the air to be completely still, for there to be no wind at all, for not a leaf to be stirring
yerdeki kâğıttan oynamamak
revoke
oynamamak
المفضلات