It is their right to vote.
- Oy vermek onların hakkı.
Are you registered to vote?
- Oy vermek için kayıtlı mısın?
Are you old enough to vote?
- Oy kullanmak için yeterince yaşlı mısın?
Tom said Mary was too young to vote.
- Tom, Mary'nin oy kullanmak için çok genç olduğunu söyledi.
Today we went to the ballot box to vote for the European Parliament.
- Bugün Avrupa Parlamentosu ile ilgili oy vermek için seçim sandığına gittik.
I won't be voting for Tom.
- Tom'a oy vermeyeceğim.
Some countries make voting compulsory.
- Bazı ülkeler oy vermeyi zorunlu kılar.
Tom said Mary was too young to vote.
- Tom, Mary'nin oy kullanmak için çok genç olduğunu söyledi.
Don't you want to vote?
- Oy kullanmak istemiyor musun?
The new contract was ratified by a majority of only 56 percent.
- Yeni sözleşme sadece yüzde 56'lık bir oy çokluğu ile onaylandı.
The board unanimously decided to appoint her as CEO.
- Yönetim Kurulu oy birliğiyle CEO olarak onu atamaya karar verdi.
Who are the voting members?
- Oy veren üyeler kimler?
It's too late to vote now. The polls are closed!
- Artık oy vermek için çok geç. Sandıklar kapandı!
It's too late to vote now. The polls are closed!
- Şimdi oy vermek için çok geç. Seçim yerleri kapalı!
It's too late to vote now. The polls are closed!
- Artık oy vermek için çok geç. Sandıklar kapandı!
Today we went to the ballot box to vote for the European Parliament.
- Bugün Avrupa Parlamentosu ile ilgili oy vermek için seçim sandığına gittik.
Ted wanted to vote for the communists.
- Ted komünistler için oy vermek istedi.