تعريف out-of في الإنجليزية التركية القاموس.
- dışında
Onun kulağının dışında büyüyen çirkin tüyleri var.
- He has unsightly hairs growing out of his ears.
Yurt dışında seyahat söz konusu değil.
- Traveling abroad is out of the question.
- haricinde
- den dolayı
- siz
Sizi oradan çıkaracağız.
- We're going to get you out of there.
Sizin fikirleriniz tamamen çağ dışıdır.
- Your ideas are all out of date.
- -den dışarı
- den
Tom benim dengim değil.
- Tom is out of my league.
Tom senin dengin değil.
- Tom is out of your league.
- den dışarı
- yoksun
Tom onu bir adalet duygusundan yoksun olarak yaptı.
- Tom did it out of a sense of justice.
- dolayı
Tom John'un evliliğinden dolayı Mary ile konuşamadı.
- Tom was unable to talk Mary out of marrying John.
Umutsuzluktan dolayı o plana vardık fakat kitap iyi sattı.
- We arrived at that plan out of pure desperation, but the book sold well.
- hakkında
Şimdi birkaç aydır yeni gelişmeler hakkında bilgim yok.
- I've been out of touch with things for several months now.
Yataktan çıkmadan önce günün geriye kalanında ne yapacağım hakkında düşünerek biraz zaman harcarım.
- Before I get out of bed, I spend a little time thinking about what I'll be doing the rest of the day.
- 1. -den (Yeri değişen birinin/bir nesnenin çıkış yerini bildirir.): Take your hands out of your pockets! Ellerini ceplerinden çıkar! 2
- -siz
- -dan
- dışına
O, evin dışına giderken görüldü.
- He was seen going out of the house.
Tom bu ayın sonunda kasabanın dışına taşınıyor.
- Tom is moving out of town at the end of this month.
- -den dolayı
- -den yapılmış
- -den uzak
- arasından
Tavan arasından dışarı çıkma.
- Don't come out of the attic.
- -den çıkma
- -in dışında
- -den
- -sız
- için
Adam beni istasyona götürmek için zahmet etti.
- The man went out of his way to take me to the station.
O, ülke dışında olduğu için sık sık Skype kullandı.
- Because she was out of the country, she used Skype frequently.
- çıkman
