Tom doesn't want the truth to come out.
- Tom gerçeğin ortaya çıkmasını istemiyor.
However long you try to hide it, the lies will come out anyway.
- Ne kadar saklamaya çalışırsan çalış, yalanlar her zaman ortaya çıkar.
This question has often arisen.
- Bu soru sık sık ortaya çıktı.
A new difficulty has arisen.
- Yeni bir zorluk ortaya çıktı.
The earliest civilizations arose in Mesopotamia.
- En eski uygarlıklar Mezopotamya'da ortaya çıktı.
The accident arose from a simple mistake.
- Kaza basit bir hatadan ortaya çıktı.
How did this misunderstanding ever arise?
- Bu yanlış anlama nasıl ortaya çıktı?
The problem has arisen simply because you didn't follow my instructions.
- Problem sadece benim talimatlarımı izlememenizden ortaya çıktı.