ortasında

listen to the pronunciation of ortasında
التركية - الإنجليزية
in the middle of the

Tom stood in the middle of the room. - Tom odanın ortasında durdu.

I fell asleep in the middle of the lecture. - Konferansın ortasında uyuya kaldık.

midst

He fainted in the midst of his speech. - Konuşmasının ortasında bayıldı.

America is in the midst of a drug overdose epidemic. - Amerika aşırı dozda bir ilaç salgınının ortasında.

midway, amid, amidst
in among
in the depth of
amidst
inter

The other day I ran out of gas in the middle of a busy Interstate. - Geçen gün yoğun bir eyaletler arası yolun ortasında benzinim bitti.

We ran out of gas in the middle of the intersection. - Kavşağın ortasında gazımız bitti.

amid

They are amid the city noises. - Şehir gürültüsünün ortasındalar.

in the midst of

He fainted in the midst of his speech. - Konuşmasının ortasında bayıldı.

Tom is the kind of person that, in the midst of disaster, always finds something to laugh about. - Tom felaketin ortasında her zaman hakkında gülecek bir şey bulan kişi türüdür.

between
in the middle of
among
midway
mid

This is the police. Would you mind coming down to the station? W-why? You can't think it's not a crime to go shooting guns off in the middle of town?! - Ben polis. Karakola kadar gelir misiniz? N-neden? Kasabanın ortasında tabancayla ateş etmeye gitmenin bir suç olmadığını düşünemiyor musun?!

That place is in the middle of nowhere. - O yer hiçbir yerin ortasında değildir.

orta
{s} central

Ski jumping is popular in Nordic countries and Central Europe. - Kayakla atlama İskandinav ülkeleri ve Orta Avrupa'da popülerdir.

Kazakhstan is one of the developed countries in Central Asia. - Kazakistan, Orta Asya'daki gelişmiş ülkelerden biridir.

orta
medium

I like my steak medium. - Bifteğimi orta büyüklükte severim.

I believe the medium size will fit you better. - İnanıyorum ki orta beden sana daha iyi uyacak.

orta
mean

Tom doesn't have a mean bone in his body. - Tom bedeninde ortalama bir kemiğe sahip değil.

This does not mean that they have nothing in common with other peoples. - Bu, onların diğer insanlarla ortak bir şeyi olmadığı anlamına gelmez.

orta
middle

Don't speak in the middle of a lesson. - Dersin ortasında konuşma.

This magnificent cathedral dates back to the Middle Ages. - Bu muhteşem katedral orta çağlara kadar dayanır.

orta
mid

Since the mid-20th century, the number of hutongs in Beijing has dropped dramatically as they are demolished to make way for new roads and buildings. - 20. yüzyılın ortalarından beri Pekin'de su kuyusu sayısı önemli ölçüde düşmüş ve yeni yol ve binalar için bir yol yapmak için yıkılmışlardır.

The tiger laid in the middle of the cage. - Kaplan kafesin ortasına uzanmıştı.

orta
moderate

Moderate exercise in the evening helps induce sleep. - Akşamları orta derecede egzersiz uyumaya yardım eder.

Moderate exercise will do you good. - Orta derecede egzersiz sana iyi gelecektir.

Orta
(Tıp) medius
orta
center

The skyscraper is in the center of the city. - Gökdelen şehrin ortasındadır.

We sat in the center of the room. - Odanın ortasına oturduk.

orta
mediocre
orta
{i} midst

America is in the midst of a drug overdose epidemic. - Amerika aşırı dozda bir ilaç salgınının ortasında.

Your gift was like discovery of an oasis in the midst of a desert. - Hediyen bir çölün ortasındaki bir vahanın keşfi gibiydi.

orta
centre point
orta
indifferent
orta
(Dilbilim) half open
orta
counter
orta
in-between
orta
(Meteoroloji) mediocris
orta
cross-ball
orta
med

Is early medieval glass production a continuation of Roman glass technology? - Erken Ortaçağ cam üretimi Roma cam teknolojisinin bir devamı mıdır?

I like my steak medium. - Bifteğimi orta büyüklükte severim.

orta
center point
orta
mid-

She married again in her mid-forties. - Kırklı yaşların ortalarında tekrar evlendi.

These tire tracks were made by a mid-size vehicle. - Bu lastik izleri orta boy bir araç tarafından yapıldı.

orta
normal

I thought that my girlfriend was normal, but she turned out to be a succubus! - Kız arkadaşımın normal olduğunu düşündüm ama onun bir şeytan olduğu ortaya çıktı.

He's just a normal junior high school student, not particularly intelligent. - O sadece normal bir ortaokul öğrencisidir, özellikle akıllı değildir.

orta
medial
orta
median
orta
midpoint
orta
middling
orta
average

What is the average height of the players? - Oyuncuların boy ortalaması nedir?

She reads on average three or four books a week. - O, haftada ortalama üç ya da dört kitap okur.

orta
tolerable
orta
fair to middling
orta
mezzo
orta
intermediate

Intermediate and advanced language courses are given in the language being learned. - Orta ve ileri dil kursları öğretilen dilde verilir.

She can't put together three words in Spanish, and she claims she's intermediate. - İspanyolca üç kelimeyi bir araya getiremiyor, ve orta düzey olduğunu iddia ediyor.

orta
centre
orta
fair
orta
media
orta
centro-
orta
the middle
orta
ın the middle
orta
of medium
ekim ortasında
about the middle of october
geminin ortasında
midships
geminin ortasında
amidships
kışın ortasında
in the dead of winter
orta
phys. place, locus, field
orta
meso

The earliest civilizations arose in Mesopotamia. - En eski uygarlıklar Mezopotamya'da ortaya çıktı.

What makes you think the Middle East is more important than Mesoamerica, for instance? - Örneğin Orta Doğu'nun Orta Amerika'dan daha önemli olduğunu sana düşündürten şey ne?

orta
middle, central (thing)
orta
middle, centre; central; average, medium, middle, middling; intermediate; moderate, tolerable; mediocre, indifferent
orta
middle, middle part, central part
orta
mediate
orta
mesne
orta
centre [Brit.]
orta
intermediate , medium
orta
bosom
orta
in between
orta
mesial
orta
passable
orta
secondary

He attended only secondary school. - O sadece ortaokula devam etti.

In 1873 he moved to Warsaw with his whole family, and from that time taught German at the Veterinary Institute and at a secondary school. - 1873 yılında bütün ailesiyle birlikte Varşova'ya taşındı ve o zamandan sonra Veteriner Enstitüsü ve bir ortaokulda Almanca dersi verdi.

orta
moderate; average, middling
orta
intermediary
orta
{i} C
orta
centripetal
orta
ides
orta
midway
orta
center,centre
orta
inbetween
tam ortasında
in the thick of it
tam ortasında
in the middle of the
التركية - التركية

تعريف ortasında في التركية التركية القاموس.

Orta
vasat
Orta
(Osmanlı Dönemi) CEVŞ
Orta
(Osmanlı Dönemi) VASÎT
Orta
midi
orta
Bir şeyin kenarlarından merkeze doğru yaklaşık olarak aynı uzaklıkta olan yer: "Tam bağın ortasına geldikleri zaman düşman askerlerini gördüler."- Y. K. Karaosmanoğlu
orta
Orantı
orta
Yeniçeri ocağında tabur
orta
Bir şeyin eşit olarak ayrılabileceği bölüm: "Seccadesini ortasından kesip ikiye böldüler."- Ö. Seyfettin. İyi ile kötü arasındaki durum, hâl
orta
Futbolda oyunculardan birinin, topu, kale ağzında duran arkadaşlarına havadan yollamak için yaptığı vuruş
orta
Bir şeyin kenarlarından merkeze doğru yaklaşık olarak aynı uzaklıkta olan yer
orta
İki karşıt nitelik veya durum arasında bulunan, tutarlı, ılımlı, vasat
orta
Topluluk içinde, arasında
orta
Her iki yanda kendi türünden eşit sayıda nesneler bulunan
orta
Görünür, algılanır durum: "Moralinin, inadının, zaman zaman da aşırı ataklığının nedeni ortadadır."- H. Taner
orta
Futbolda oyunculardan birinin, topu, kale ağzında duran arkadaşlarına havadan yollamak için yaptığı vuruş: "Aut çizgisinden nefis bir orta..."- H. Taner
orta
Bir olayın, içinde gerçekleştiği yer
orta
Bir şeyin eşit olarak ayrılabileceği bölüm
orta
Görünür, algılanır durum
orta
İçinde, arasında
orta
Her iki yanda kendi türünden eşit sayıda nesneler bulunan: "Hademe orta bölmeyi açmak üzere koştu."- R. H. Karay. İki karşıt nitelik veya durum arasında bulunan, tutarlı, ılımlı, vasat
orta
Sorunların çözümünde aşırılıklardan kaçınan, ölçülü bir yöntem izleyen
orta
Başlangıcı ile bitimi arasında eşit uzaklıkta olan süre
orta
Eğitimde zayıf ile iyi arasındaki derece
orta
İyi ile kötü arasındaki durum, hâl
ortasında
المفضلات