oranla

listen to the pronunciation of oranla
التركية - الإنجليزية
relatively
relatively, beside, in proportion (to)
in comparison with
in proportion to
in proportion as
in proportion
beside
pro rata
comparison
oran
ratio

The merger was implemented on a 50-50 ratio. - Birleşme %50-%50 oranla uygulandı.

The channel has low signal-to-noise ratio. - Kanal düşük sinyal-gürültü oranına sahip.

oran
{i} rate

The unemployment rate went up to 5% because of the recession. - İşsizlik oranı durgunluktan dolayı %5'e yükseldi.

How much is the monthly rate? - Aylık oran ne kadardır?

oran
proportion

The force of gravity between two objects is proportional to the product of the two masses, and inversely proportional to the square of the distance between their centers of mass. - İki nesne arasındaki çekim kuvveti iki kütlenin ürünü ile orantılıdır ve onların kütle merkezleri arasındaki mesafeyle ters orantılıdır.

The media blew the whole thing out of proportion. - Medya her şeyi orantısız olarak açığa vurdu.

oran
(Biyoloji) quotient
oranlamak
compare
oran
proportion; estimate; ratio, rate
oran
(Ticaret) margin
oran
incidence
oran
(Kanun) quorum
oran
(Bilgisayar) zoom
oran
magnification
oran
rating
oran
(Bilgisayar) zoom to
oran
(Tıp) rate ratio
oranlamak
guess
oranlamak
estimate
oranlamak
calculate
oran
measure

As a measure to prevent another period of inflation, our government has jacked up interest rates. - Enflasyonun başka dönemini önlemek için bir önlem olarak, bizim hükümet faiz oranlarını yükseltti.

You can use a psychrometer to measure relative humidity. - Nispi nem oranını ölçmek için, bir psikrometre kullanabilirsiniz.

eskilerine oranla az gelişmiş
obsolete
oran
relation
oran
rate , ratio
oran
percentage

The animal cell has a greater percentage of proteins than the plant cell. - Hayvan hücresi, bitki hücresinden daha büyük bir protein oranına sahiptir.

The percentage of carbohydrates in animal cells is approximately 6 percent. - Hayvan hücrelerindeki karbonhidrat oranı yaklaşık yüzde altıdır.

oran
proportion; ratio; rate
oran
rate, ratio
oranlamak
to compare (one thing) with (another)
oranlamak
to calculate; to estimate; to compare
oranlamak
proportion
vere oranla hız
(Havacılık) ground speed
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف oranla في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

Oran
A male given name
Oran
given name, male
Oran
Port of Algeria
Oran
City (pop., 1998: 692,516), northwestern Algeria. Situated on the Mediterranean Sea, it is about midway between Tangier, Morocco, and Algiers. With the adjacent Mers el-Kebir, it is the country's second largest port. Founded in the 10th century by Andalusians as a base for trade with the northern African hinterland, it was held by the Spanish until 1708, when it fell to the Ottomans. It was devastated by an earthquake in 1790. In 1792 the Ottomans settled a Jewish community there. In 1831 it was occupied by the French, who established a modern port and naval base. In World War II (1939-45) it came under the control of the Allied Powers. Most of its European inhabitants left after Algerian independence in 1962. It is divided into a waterfront and the old and new city sections built on terraces above it
oran
a port city in northwestern Algeria and the country's 2nd largest city
التركية - التركية
Herhangi bir şeye göre, herhangi bir şeyle kıyaslayarak, nispeten
ORAN
(Osmanlı Dönemi) Biçim, tenasüb, endam
ORAN
(Osmanlı Dönemi) Tahmin, keşif
ORAN
(Osmanlı Dönemi) Ölçü, mikyas
Oran
nispet

Cürüm nispeti mütemadiyen fazlalaşıyor. - Suç oranı sürekli olarak artıyor.

Oranlamak
demek
oran
İki büyüklük, iki nicelik arasındaki bağıntı
oran
iki şey arasındaki karşılıklı uygunluk
oran
İki şeyin birbirini tutması, karşılıklı uygunluk, tenasüp
oran
iki büyüklük arasındaki bağınt
oran
Akıl yoluyla gerçeğe yakın olduğuna inanılarak verilen yargı, tahmin. İki büyüklük, iki nicelik arasındaki bağıntı
oran
Albert Camus'nün yapıtlarında bolca söz ettiği, Cezayir'deki kent
oran
Akıl yoluyla gerçeğe yakın olduğuna inanılarak verilen yargı, tahmin
oran
Büyüklük, nicelik, derece bakımından iki şey arasında veya parça ile bütün arasında bulunan bağıntı, nispet: "Dini, dili ne olursa olsun her insan doğup büyüdüğü, ekmeğini kazandığı toprak üstünde korkusuz, güven altında yaşadığı oranda kendini mutlu duyuyordu."- N. Cumalı. İki şeyin birbirini tutması, karşılıklı uygunluk, tenasüp
oran
Büyüklük, nicelik, derece bakımından iki şey arasında veya parça ile bütün arasında bulunan bağıntı, nispet
oranlamak
Bir konu hakkında belli bir yargıya varmak, tahmin etmek
oranlamak
Eşit tutmak
oranlamak
Karşılaştırmak, kıyaslamak
oranlamak
Akıl yoluyla gerçeğe yakın olduğuna inanılarak hüküm vermek, tahmin etmek
oranlamak
Ölçmek, hesaplamak, hesap etmek
oranla
المفضلات