Bıçağın ucu keskindir.
- The tip of the knife is sharp.
Şirket kazançları ilk çeyrekte keskin şekilde gelişti.
- Corporate earnings in the first quarter improved sharply.
Göğsünde keskin bir acı hissetti.
- She felt a sharp pain in the chest.
O, keskin bir acı hissetti.
- He felt a sharp pain.
Doğum günü fotoğrafları çok net.
- The birthday pictures are very sharp.
Bir ağacı devirmek için sekiz saatim olsa, ilk altı saati baltayı bilemek için kullanırım.
- If I had eight hours to chop down a tree, I'd spend the first six hours sharpening the ax.
Saat tam sekizde kahvaltıyı odamda istiyorum
- I'd like breakfast in my room at 8 sharp.
Çocuklara karşı çok sert olma.
- Don't be so sharp with the children.
Tom gerçekten kurnaz, değil mi?
- Tom is really sharp, isn't he?