Onu görme fırsatı kaçırmamalısınız.
- You shouldn't miss the opportunity to see it.
O,müzeyi ziyaret etme fırsatından yararlandı.
- He took advantage of the opportunity to visit the museum.
Bir gün, Malezya'nın tüm çocukları mükemmel bir eğitime ulaşma şansına sahip olacak.
- One day, all children in Malaysia will have the opportunity to attain an excellent education.
Bazı değişiklikler yapma şansımız var.
- We have the opportunity to make some changes.
O, fırsatlarını iyi kullanır.
- He makes the most of his opportunities.
Fırsatların geçip gitmesine izin vermeyin.
- Don't let opportunities pass by.
İnsanın imkânları yalnızca hayal gücü ile sınırlıdır.
- The opportunities of man are limited only by his imagination.
Japonya'da istihdam imkanları kadınlar için erkekler için olduğundan önemli ölçüde düşüktür.
- In Japan, employment opportunities are significantly lower for women than they are for men.
Thanks to business school, I can understand how I've actually paid for this time at home with my family—the opportunity cost of my time, my forgone income, etc.
equal-opportunity insulter.
With the rest of the squad injured, Jones had a golden opportunity to prove his worth to the coach.
photo op.
... strengthen the middle class and build new ladders of opportunity ...
... And so what can we do to intervene, to make sure that young people have opportunity; that ...