You should do the honorable thing and resign.
- Onurlu bir şey yapmalısın ve istifa etmelisin.
An honorable death is better than a shameful life.
- Onurlu bir ölüm utanç verici bir yaşamdan daha iyidir.
You must avoid misbehaving in order to be a honourable person.
- Onurlu bir insan olmak için edepsizlik etmekten kaçınmalısın.
I am wise enough to think that if one is born a fish, it is more dignified to die under the water than in the frying pan.
- Eğer balık olarak doğmuşsan, suyun altında ölmenin kızartma tavasında ölmekten daha onurlu olduğunu düşünecek kadar bilgiliyim.
You're so much more dignified than I am.
- Sen benden çok daha onurluyorsun.
I know Tom was truly honored.
- Tom'un gerçekten onurlu olduğunu biliyorum.
I know Tom was truly honored.
- Tom'un çok onurlu olduğunu biliyorum.
You must choose between honor and death.
- Onur ve ölüm arasında bir seçim yapmalısın.
The more danger, the more honor.
- Ne kadar tehlike, o kadar onur.
You must avoid misbehaving in order to be a honourable person.
- Onurlu bir insan olmak için edepsizlik etmekten kaçınmalısın.
To what do I owe the unexpected honour of finding you here in my house?
- Sizi evimde burada bulmanın beklenmedik onurunu neye borçluyum?
The prisoner of war bore himself with great dignity.
- Savaş tutuklusu kendini büyük bir onurla taşıdı.
There's nothing any of us can do for Tom now except let him die with dignity.
- Onuruyla ölmesine izin vermek dışında, Tom için artık yapabileceğimiz hiçbir şey yok.