onun

listen to the pronunciation of onun
التركية - الإنجليزية
his

His girlfriend is Japanese. - Onun kız arkadaşı Japon.

His favorite baseball team is the Giants, but he also likes the Lions. - Onun favori beyzbol takımı Devler'dir, fakat o Aslanlar'ı da seviyor.

her

Her hands were as cold as ice. - Onun elleri buz kadar soğuktu.

She promised to meet her at the coffee shop. - Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.

its

By 2030 twenty-one percent of its population will be over sixty-five. - 2030'a kadar onun nüfusunun yüzde yirmi biri altmış beş yaşından büyük olacak.

You will have guessed its meaning by the end of the chapter. - Bölümün sonunda onun anlamını tahmin etmiş olacaksınız.

hers

My books are in Romanian; hers are in English. - Benim kitaplarım Rumence, onunkiler ise İngilizce.

We compared his work with hers. - Biz onun işini onunkilerle karşılaştırdık.

his; her; its
thereof
o
that
onun yerine
instead

Let's play cards instead. - Onun yerine kart oynayalım.

I don't feel like working. How about going to a movie instead? - Benim canım çalışmak istemiyor. Onun yerine bir sinemaya gitmeye ne dersin?

onun yerine
instead of

Instead of him, my brother was arrested. - Onun yerine, erkek kardeşim tutuklandı.

Why am I getting beaten up instead of him? - Neden onun yerine ben dövülürüm?

onun adına
on behalf of
onun adına
in the name of
onun için
for that reason
onun için
so
onun için
that's why
onun için
accordingly
onun sonucunda
so
onun vasıtasıyla
wherewith
onun vasıtasıyla
whereby
onun yerine
in default of
onun zamanında
in his day
onun önemi yok
it is neither here nor there
onun üzerine
at that
onun dışında
aside from
onun dışında
beside
onun dışında
except for
onun dışında
apart from that
onun gibi
It's like
onun yüzünden
Because of its
onun allah belasını versin!
confound him
onun altına
thereunder
onun altında
thereunder
onun deyişine göre
according to his version
onun düşüncesine göre
in one's book
onun fiyatını 200 amerikan dollardır
It costs about 200 American dollars
onun hakkından gelmek
(deyim) cook someone's goose
onun imlası iyi
he's a good speller
onun iyiliği için
for its own sake
onun için
therefor
onun için
1. for him/her/it. 2. for that reason, on account of that, as a result (of that)
onun için
for that reason, that's why
onun için çocuk oyuncağı
that's jam for him
onun için üzülmek
(Konuşma Dili) have pity on someone
onun için üzülmek
(Konuşma Dili) have compassion for someone
onun kuvvetli tarafı
his strong point
onun sonu iyi olmaz
he will come to no good
onun söylediğini dikkate alma
Don't pay attention to what he said
onun tercihi
one's own preference
onun tercihi
one's own choice
onun yaşında
at his age
onun yerinde
in one's stead
onun zamanında
in one's day
onun üzerine
thereon
onun şuuru yerinde değil
He is unconscious
o
the
o
he
o
it
o
she
o
him
o
her
o
oh
o
that; those
ki onun
whose
o
he; she; it; that, those
onun yerine
(Konuşma Dili) in lieu of
o
such
O
is she
Onun için
for him

We are giving a farewell party for him tonight. - Bu akşam onun için bir veda partisi düzenliyoruz.

How much did you pay for him? - Onun için ne kadar ödedin?

o
to it
o
he he
o
is he
o
i.t
o
h.e
o
i t
onun için
there for

The question is who will go there for him. - Sorun onun için oraya kimin gideceğidir.

You need to be there for her. - Onun için orada olman gerekiyor.

davul onun boynunda, tokmak başkasının elinde
(Konuşma Dili) He is only a puppet; someone else pulls the strings
dünyalar onun olmak
to rejoice (at/over)
gibiler likes: onun gibiler
the likes of him
kimin arabasına binerse onun türküsünü çağırır
(Konuşma Dili) He's a self-seeking sycophant. ... kim, ... kim. shows a woeful lack of something: O kim, dürüstlük kim. He doesn't have an honest bone in his body. O kim, öğretmenlik kim. He doesn't know the first thing about teaching
o
he; she; it
onun için
so that

The patient was quite beyond help, so that the doctors could do no more. - Hasta yardım almanın ötesindeydi, onun için doktorlar daha fazlasını yapamadı.

onun için
therefore
öncelik onun
it's his right-of-way
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف onun في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

O
A blood type that lacks A or B antigens and may only receive transfusions of similar type O blood, but may donate to all (neglecting Rh factor). Synonym: universal donor
O
The number of overs bowled
O
American Library Association Abbreviation of octavo, a book size (20-25 cm)
O
Expression of earnestness or reverence, used before the name of a deity or revered person in impassioned speech
O
The English vocative particle (always in upper case), used for direct address in translations from languages which have the vocative case

O foolish Galatians, who hath bewitched you, that ye should not obey the truth, before whose eyes Jesus Christ hath been evidently set forth, crucified among you? -- Galatians 3:1.

o
The ordinal number fifteenth, derived from this letter of the English alphabet, called o and written in the Latin script
o
The fifteenth letter of the English alphabet, called o and written in the Latin script
o
Over
o
The name of the Latin script letter O/o
o
Variant of oh
o
Operator
o
The English vocative particle, used before a pronoun or the name of a person or persons to mark direct address

O foolish Galatians, who hath bewitched you, that ye should not obey the truth, before whose eyes Jesus Christ hath been evidently set forth, crucified among you? -- Galatians 3:1 (King James version).

o
Object, see SVO
o
A zero
o
{i} 15th letter of the alphabet; symbol for zero
o
{ü} oh! (expression of understanding); oh! (cry of surprise)
O
The symbol for the element oxygen
O
{i} nonmetallic diatomic element that is normally colorless odorless and tasteless and which is the most abundant element and is essential to life
o
dūfe; E
o
toft, tuft; tone, tune; number, F
o
bān; E
o
dove, AS
o
Etymologically, the letter o is most closely related to a, e, and u; as in E
o
Something shaped like the letter O; a circle or oval
o
An exclamation used in calling or directly addressing a person or personified object; also, as an emotional or impassioned exclamation expressing pain, grief, surprise, desire, fear, etc
o
a nonmetallic bivalent element that is normally a colorless odorless tasteless nonflammable diatomic gas; constitutes 21 percent of the atmosphere by volume; the most abundant element in the earth's crust
o
The letter came into the Greek from the Phœnician, which possibly derived it ultimately from the Egyptian
o
A shortened form of of or on
o
the blood group whose red cells carry neither the A nor B antigens; "people with type O blood are universal donors"
o
Among the ancients, O was a mark of triple time, from the notion that the ternary, or number 3, is the most perfect of numbers, and properly expressed by a circle, the most perfect figure
o
brecan to break; E
o
A cipher; zero
o
bone, AS
o
stān; E
o
the 15th letter of the Roman alphabet the blood group whose red cells carry neither the A nor B antigens; "people with type O blood are universal donors
o
stone, AS
o
nombre
o
One
o
bore, AS
o
O, the fifteenth letter of the English alphabet, derives its form, value, and name from the Greek O, through the Latin
o
broke, AS
o
A prefix to Irish family names, which signifies grandson or descendant of, and is a character of dignity; as, O'Neil, O'Carrol
o
The letter O, or its sound
o
the 15th letter of the Roman alphabet
o
beran to bear; E
التركية - التركية
O zamirinin tamlayan durumu eki almış biçimi
o
Şaşma, beğenme gibi duyguları belirten seslenme sözü
O
(Hukuk) OL
o
Uzakta olan, hakkında konuşulan kimse veya şeyi belirtir: "O kış, önceki kışlardan daha az üşüdüm."- N. Cumalı
o
Uzakta olan, hakkında konuşulan kimse veya şeyi belirtir
o
Teklik üçüncü kişiyi gösterir
o
Oksijen elementinin simgesi
o
Teklik üçüncü kişiyi gösterir: "Ben uyandığım zaman o gitmişti."- R. H. Karay. İki veya daha çok şeyden, daha önce sözü geçeni gösterir
O
Oksijen'in kısaltması
Onun için
binaenaleyh
o
Başına getirildiği cümlenin anlattığı duyguyu belirtir
o
İki veya daha çok şeyden, daha önce sözü geçeni gösterir
الإنجليزية - التركية

تعريف onun في الإنجليزية التركية القاموس.

o
{i} sıfır
o
{ü} ya
O
{i} O, İngiliz alfabesinin on beşinci harfi
o
{ü} hey
O
{k} Ocean, October
O
(Askeri) münhani şekli (contour pattern)
o
(isim) sıfır
O
ünlem Ey: O poet! Ey şair!
onun
المفضلات