تعريف onun في التركية الإنجليزية القاموس.
- his
His girlfriend is Japanese.
- Onun kız arkadaşı Japon.
This is John and that is his brother.
- Bu John'dur ve o da onun biraderidir.
- her
I find her appearance attractive.
- Onun görünümünü çekici bulurum.
Her hands were as cold as ice.
- Onun elleri buz kadar soğuktu.
- its
By 2030 twenty-one percent of its population will be over sixty-five.
- 2030'a kadar onun nüfusunun yüzde yirmi biri altmış beş yaşından büyük olacak.
The eye of a hurricane is its center.
- Bir kasırganın gözü onun merkezidir.
- hers
She was advised by him not to go there by herself.
- Onun tarafından oraya tek başına gitmemesi tavsiye edildi.
We compared his work with hers.
- Biz onun işini onunkilerle karşılaştırdık.
- his; her; its
- thereof
- o
- that
- onun yerine
- instead
May I return the car instead?
- Onun yerine, arabayı iade edebilir miyim?
Let's play cards instead.
- Onun yerine kart oynayalım.
- onun yerine
- instead of
Instead of him, my brother was arrested.
- Onun yerine, erkek kardeşim tutuklandı.
Why am I getting beaten up instead of him?
- Neden onun yerine ben dövülürüm?
- onun adına
- on behalf of
- onun adına
- in the name of
- onun için
- for that reason
- onun için
- so
- onun için
- that's why
- onun için
- accordingly
- onun sonucunda
- so
- onun vasıtasıyla
- wherewith
- onun vasıtasıyla
- whereby
- onun yerine
- in default of
- onun zamanında
- in his day
- onun önemi yok
- it is neither here nor there
- onun üzerine
- at that
- onun dışında
- aside from
- onun dışında
- beside
- onun dışında
- except for
- onun dışında
- apart from that
- onun gibi
- It's like
- onun yüzünden
- Because of its
- onun allah belasını versin!
- confound him
- onun altına
- thereunder
- onun altında
- thereunder
- onun deyişine göre
- according to his version
- onun düşüncesine göre
- in one's book
- onun fiyatını 200 amerikan dollardır
- It costs about 200 American dollars
- onun hakkından gelmek
- (deyim) cook someone's goose
- onun imlası iyi
- he's a good speller
- onun iyiliği için
- for its own sake
- onun için
- therefor
- onun için
- 1. for him/her/it. 2. for that reason, on account of that, as a result (of that)
- onun için
- for that reason, that's why
- onun için çocuk oyuncağı
- that's jam for him
- onun için üzülmek
- (Konuşma Dili) have pity on someone
- onun için üzülmek
- (Konuşma Dili) have compassion for someone
- onun kuvvetli tarafı
- his strong point
- onun sonu iyi olmaz
- he will come to no good
- onun söylediğini dikkate alma
- Don't pay attention to what he said
- onun tercihi
- one's own preference
- onun tercihi
- one's own choice
- onun yaşında
- at his age
- onun yerinde
- in one's stead
- onun zamanında
- in one's day
- onun üzerine
- thereon
- onun şuuru yerinde değil
- He is unconscious
- o
- the
- o
- he
- o
- it
- o
- she
- o
- him
- o
- her
- o
- oh
- o
- that; those
- ki onun
- whose
- o
- he; she; it; that, those
- onun yerine
- (Konuşma Dili) in lieu of
- o
- such
- O
- is she
- Onun için
- for him
Mr White appeared for him in court.
- Bay White onun için mahkemeye çıktı.
We are giving a farewell party for him tonight.
- Bu akşam onun için bir veda partisi düzenliyoruz.
- o
- to it
- o
- he he
- o
- is he
- o
- i.t
- o
- h.e
- o
- i t
- onun için
- there for
I should've been there for her.
- Onun için orada olmalıydım.
I should've been there for him.
- Onun için orada olmalıydım.
- davul onun boynunda, tokmak başkasının elinde
- (Konuşma Dili) He is only a puppet; someone else pulls the strings
- dünyalar onun olmak
- to rejoice (at/over)
- gibiler likes: onun gibiler
- the likes of him
- kimin arabasına binerse onun türküsünü çağırır
- (Konuşma Dili) He's a self-seeking sycophant. ... kim, ... kim. shows a woeful lack of something: O kim, dürüstlük kim. He doesn't have an honest bone in his body. O kim, öğretmenlik kim. He doesn't know the first thing about teaching
- o
- he; she; it
- onun için
- so that
The patient was quite beyond help, so that the doctors could do no more.
- Hasta yardım almanın ötesindeydi, onun için doktorlar daha fazlasını yapamadı.
- onun için
- therefore
- öncelik onun
- it's his right-of-way