Caz ölmedi, sadece komik kokuyor.
- Jazz isn't dead, it just smells funny.
Yaz tatili sırasında sadece dinleneceğim.
- I'm just going to rest during the summer vacation.
Eğer henüz yemek yediysen, yüzmesen iyi olur.
- You'd better not swim if you've just eaten.
Henüz ne diyeceğimi bilmiyorum.
- I just don't know what to say.
Aptal! Seni sevdiğini söylediğinde dürüst olmuyor. Hâlâ anlamadın mı? O, tam bir altın arayıcısı.
- Idiot! She's not being honest when she says she loves you. Haven't you figured it out yet? She's just a gold digger.
Dükkan tiyatronun tam karşısında.
- The store is just across from the theater.
Bence Tom'un öfkesi sadece bir savunma mekanizması; Yerinde olsam şahsen bunu kabul etmezdim.
- I think Tom's anger is just a defense mechanism; I wouldn't take it personally if I were you.
Ben onu ararken sadece bir dakika yerinde kal.
- Just stay put for a minute while I look for him.
Tom testi sadece zar zor geçti.
- Tom just barely passed the test.
Tom kirayı ödemek için yeterli parayı zar zor kazanmayı başardı.
- Tom just barely managed to earn enough money to pay the rent.
Kesinlikle. Ancak onu teyit etmem gerekecek, lütfen sadece biraz bekleyin.
- Certainly. I will need to confirm it, however. Please wait just a moment.
Barış şiddetin yokluğu değildir ancak adaletin varlığıdır.
- Peace is not the absence of violence but the presence of justice.
Sadece net bir cevap istiyorum. Daha fazla bir şey değil.
- I just want a straight answer. Nothing more.
Her şey tam anlamıyla önceki gibi.
- Everything's just like before.
Yeni şapkana tam anlamıyla bayılıyorum.
- I just adore your new hat.
Bu uygulama, tek kelimeyle, pilini tüketiyor.
- This application just eats up your battery.
Tom tek kelimeyle farklı.
- Tom is just different.