one who travels, especially to distant lands

listen to the pronunciation of one who travels, especially to distant lands
الإنجليزية - التركية

تعريف one who travels, especially to distant lands في الإنجليزية التركية القاموس.

traveller
{i} seyahat eden kimse
traveler
{i} seyahat eden kimse
traveler
bkz.traveller
traveller
seyahat eden
traveller
yolcu

Ve yolcular onu hatırlıyor mu? - And do the travellers remember him?

traveler
{i} pazarlamacı [brit.]
traveler
{i} seyyah
traveler
{i} gezgin

Gezgin bana yol sormak için durdu. - The traveler stopped to ask me the way.

Gezgin, akşam New York'a ulaştı. - The traveler arrived in New York in the evening.

traveler
{i} yolcu

O, yolcuya yiyecek ve giyecek sağladı. - She provided the traveler with food and clothing.

Yolcular bir deniz kenarı otelinde kaldılar. - The travelers stayed at a seaside hotel.

traveler
{i} yolcu, seyyah, gezgin, gezmen
traveler
{i} (gezici) satış temsilcisi
traveller
{i} gezgin

Kısacası, misafirler ve gezginler arasında bir fark vardır. - In short, there is a difference between guests and travellers.

Birçok gezgin gidecekleri yerlere trenle seyahat etme yerine bir araba kiralamaya karar verdiler. - Many travellers decided to rent a car instead of travelling by train to their destinations.

traveller
{i} pazarlamacı [brit.]
traveller
i., İng., bak. traveler
traveller
pazarlamacı
traveller
{i} seyyah

Yabancı bir arazi yok; yalnızca yabancı olan seyyah budur. - There is no foreign land; it is the traveller only that is foreign.

Evliya Çelebi 17. yüzyılda yaşamış bir Türk seyyahıdır. - Evliya Celebi was a Turkish traveller who lived in the 17th century.

الإنجليزية - الإنجليزية
traveler
traveller
one who travels, especially to distant lands
المفضلات