one who speaks, one who teaches, the president of a branch of legislature

listen to the pronunciation of one who speaks, one who teaches, the president of a branch of legislature
الإنجليزية - التركية

تعريف one who speaks, one who teaches, the president of a branch of legislature في الإنجليزية التركية القاموس.

speaker
konuşmacı

Tom kesinlikle güzel konuşan bir konuşmacı. - Tom certainly is an eloquent speaker.

Seyircisini kazanmak için konuşmacı, iletişim kurslarından öğrendiği retorik teknikleri kullanarak başvurdu. - To win his audience, the speaker resorted to using rhetorical techniques he learned from his communication courses.

speaker
hoparlör

Biz hoparlörlü telefonda mıyız? - Are we on speakerphone?

Bilgisayarım için yeni hoparlörlere ihtiyacım var. - I need new speakers for my PC.

speaker
{i} hopârlör

Bilgisayarım için yeni hoparlörlere ihtiyacım var. - I need new speakers for my PC.

Tom hoparlörde bir butona bastı. - Tom pressed a button on the speakerphone.

speaker
(Politika, Siyaset) parlemento başkanı
speaker
(Havacılık) hoperlör
speaker
(Dilbilim) konuşucu

O hızlı bir konuşucu. - He is a fast speaker.

Kenji bir İngilizce bir konuşucusu. - Kenji is a good speaker of English.

speaker
kolon
speaker
sözcü

Sözcünün etrafında büyük bir kalabalık toplandı. - A crowd of people gathered around the speaker.

Sözcünün yorumları oldukça rahatsız ediciydi. - The speaker's comments were highly offensive.

speaker
{i} spiker

Spiker boğazını temizledi. - The speaker cleared his throat.

Onlar spikeri gülerek susturdular. - They laughed the speaker down.

speaker
{i} radyo, TV spiker
speaker
hatip
speaker
speakershipmeclis başkanlığı
speaker
hoparlör/konuşmacı
speaker
konuşan veya söyleyen kimse
speaker
{i} pol. meclis başkanı
speaker
{i} meclis başkanı
الإنجليزية - الإنجليزية
{n} speaker
one who speaks, one who teaches, the president of a branch of legislature

    الواصلة

    one who speaks, one who teaches, the pres·ident of a Branch of leg·is·la·ture

    النطق

المفضلات