Gülmemek için dudağımı ısırmak zorunda kaldım.
- I had to bite my lip to prevent myself from laughing.
Bir sürü sivrisinek ısırıklarım var.
- I got a lot of mosquito bites.
Onun tadının nasıl olacağı hakkında meraklıydı, bu yüzden küçük bir ısırık aldı.
- He was curious about how it would taste, so he took a small bite.
Tom acıya göğüs germek zorunda kaldı.
- Tom had to bite the bullet.
Ben ısırdığımda, bu diş acıyor.
- When I bite down, this tooth hurts.
Helgoland Alman körfezinde bulunmaktadır.
- Heligoland is located in the German Bight.