Bir kerede iki yerde olamazsın.
- You can't be at two places at once.
Mary ondan aynı şeyi bir kereden fazla açıklamasını istediğinde, Tom bundan nefret ediyor.
- Tom hates it when Mary asks him to explain the same thing more than once.
Birdenbire, o konuştu.
- All at once, he spoke out.
Bu birdenbire olmadı.
- It didn't happen all at once.
Senin bir defa televizyona çıktığını hatırlıyorum.
- I remember you appeared on television once.
En azından ayda bir defa anne babana yazmayı unutmamalısın.
- You must not forget to write to your parents at least once a month.
Bir zamanlar bir öğrenci iken onunla tanıştım.
- I once met him when I was a student.
O tartışma bir zamanlar karara bağlandı ve herkes için.
- That dispute has been settled once and for all.
Sana eskiden hiç söz etmedim.
- I never mentioned you once.
Sarhoş olur olmaz terbiyesini takınmaz.
- He doesn't behave himself once he's drunk.
Emekli olur olmaz insanlar seni nadiren görmeye gelirler.
- People rarely come to see you once you are retired.
Tom tek ve sadece tek bir tanrı olduğunu iddia eder.
- Tom claims one and only one god exists.
Tom tek olmadığından dolayı sinirli.
- Tom's pissed off because he's not the one and only.