one (a thing)

listen to the pronunciation of one (a thing)
الإنجليزية - التركية

تعريف one (a thing) في الإنجليزية التركية القاموس.

do one's thing
(deyim) do one's (own) thing [kd] kendi istedigini yapmak
for one thing
evvela

Evvela hiç param yok ve ikinci olarak hiç boş vaktim yok. - For one thing, I've no money, and for another, I've no leisure.

For one thing ..., and for another ..
Sebepler sıralanırken kullanılır: İ don´t want to go. For öne thing it´s too cold, and for another İ´m tired. Gitmek istemiyorum. Evvela dışarısı fazla soğuk, ayrıca yorgunum
compensate for one thing by/with another
bir şeyi başka bir şeyle telafi etmek: She compensates for her occasional rudenesses by frequently making us laugh. Bizi sık sık güldürerek arasıra yaptığı kabalıkları telafi ediyor
for one thing
Bir kere, önce
in all this time he's only done one noteworthy thing
kedi olalı bir fare tutmak
one thing leads to another thing
(deyim) Bir şey bir şeye sebep olur. Laf lafı açar
parlay one thing into another
bir şeyi başka bir şeye dönüştürmek: She parlayed that ıdea into a fortune. O fikirden bir servet yarattı
pit one person/thing against another person/thing
1. iki kişiyi/şeyi karşı karşıya getirip dövüştürmek/yarıştırmak. 2. (iki şey) birbiriyle yarışmak/boy ölçüşmek: Zeki´s pitted his brains against Yavuz´s brawn. Zeki´nin zekâsıyla Yavuz´un kuvvetli cüssesi çarpışıyor
shuffle one person/thing in among/with others
birini/bir şeyi başkalarına katmak
there is one more thing
bir de su var
to do one more thing
şey bir daha yapmak
weigh one thing against another
(karar vermeye çalışırken) bir şeyi başka bir şeyle karşılaştırmak
zipper one thing into another
bir şeyi başka bir şeye fermuarla takmak
For one thing ..., and
Sebepler sıralanırken kullanılır: I don't want to go. For one thing it's too cold, and for another I'm tired. Gitmek istemiyorum. Evvela
do one's own thing
{k} başkalarına pek aldırış etmeden kendi seçtiği bir yolda gitmek
for one thing
(deyim) bir kere ,once
one thing is certain that
şurası gerçektir ki
one thing leads to another
(deyim) atasozu- kcuk bir olay ard arda gelen baska olaylarin baslamasina neden olur
parlay one thing into
bir şeyi başka bir şeye dönüştürmek: She parlayed that idea into a fortune. O fikirden bir servet yarattı
pit one person/thing
(iki şey) birbiriyle yarışmak/boy ölçüşmek: Zeki's pitted his brains
pit one person/thing
iki kişiyi/şeyi karşı karşıya getirip dövüştürmek/yarıştırmak
pit one thing against another
birbiriyle yarışmak
what with one thing and another
(deyim) atasozu- su veya bu tyuzden ,cesitli nedenlerle
zipper one thing into
bir şeyi başka bir şeye fermuarla takmak