Fish and meat are both nourishing, but the latter is more expensive than the former.
- Balığın ve etin besin değerleri yüksek ama ikincisi öncekine göre daha pahalıdır.
Tom is Mary's former husband.
- Tom Mary'nin önceki eşidir.
I met him on the previous day.
- Onunla önceki gün tanıştım.
Tom has been hunting for a job since he lost his previous job last year.
- Geçen yıl bir önceki işini kaybettiğinden beri, Tom bir iş aramaktadır.
I think that I was a princess in a past life.
- Bence ben önceki hayatımda bir prensestim.
I met him on the previous day.
- Onunla önceki gün tanıştım.
Tom has been hunting for a job since he lost his previous job last year.
- Geçen yıl bir önceki işini kaybettiğinden beri, Tom bir iş aramaktadır.
Although I came back late from the party last night, I was as fresh as a daisy in the morning.
- Önceki gece partiden geç dönmeme rağmen sabah bir papatya kadar dinçtim.
When did you return? I came back the day before yesterday.
- Ne zaman döndün? Ben önceki gün geri döndüm.
Has your neck thickened during the previous year?
- Boynun bir önceki yılda kalınlaştı mı?
Fish and meat are both nourishing, but the latter is more expensive than the former.
- Balığın ve etin besin değerleri yüksek ama ikincisi öncekine göre daha pahalıdır.
The former Italian currency was the lira and its symbol was ₤. It's not related to the Turkish lira.
- Daha önceki İtalyan para birimi liradır.ve onun sembolü £ dır.O Türk lirasıyla ilgili değildir.
The index advanced to 120.5, up 4% from the preceding month.
- Endeks 120.5'e yükseldi, bir önceki aya göre %4 fazla.
The essential points of my argument have been expressed in the preceding pages.
- Benim görüşümün temel noktasını önceki sayfalarda ifade ettim.
If you don't eat breakfast, you'll probably be hungry during the morning and won't be as efficient at work as you could be.
- Eğer kahvaltı yapmazsanız, büyük olasılıkla sabah acıkırsınız ve işinizde önceki gibi verimli olmazsınız.
Has your neck thickened during the previous year?
- Boynun bir önceki yılda kalınlaştı mı?
I met him on the previous day.
- Onunla önceki gün tanıştım.
The accident took place the day before yesterday.
- Kaza, önceki gün gerçekleşti.
Tom started to feel more confident than before.
- Tom öncekinden daha güvende hissetmeye başladı.
We had less snow this winter than last.
- Bu kış öncekinden daha az kar var.
In Esperanto, the syllable before the last one is always stressed.
- Esperantoda, sonuncusundan önceki hece daima vurgulanır.
No prior experience is required.
- Önceki deneyim gerekli değildir.
There were no prior warnings.
- Önceki uyarılar yoktu.
Tom connected the TV to the antenna that the previous owner of his house had mounted on the roof.
- Tom TV'yi evin önceki sahibinin çatıya monte ettiği antene bağladı.
Marilyn Monroe died 33 years ago.
- Marilyn Monroe, 33 yıl önce öldü.
There was a castle here many years ago.
- Yıllar önce orada bir kale vardı.
One will be judged by one's appearance first of all.
- Bir insan her şeyden önce görünümü ile değerlendirilecektir.
Tom divorced his first wife more than fifteen years ago.
- Tom on beş yıldan daha önce ilk eşinden boşandı.
I showered before breakfast.
- Kahvaltıdan önce duş aldım.
I want to see you before you go.
- Sen gitmeden önce seni görmek istiyorum.
I saw you in the strip club the day before yesterday.
- Önceki gün, seni bir striptiz kulübünde gördüm.
They left there the day before yesterday.
- Önceki gün orada bıraktılar.
Firstly, happiness is related to money.
- Öncelikle, mutluluk para ile ilgilidir.
Firstly, we mustn't be selfish.
- Her şeyden önce bencil olmamalıyız.
The conquest of İstanbul antedates the discovery of America.
- İstanbul'un fethi, Amerika'nın keşfinden önce gelir.
Tom connected the TV to the antenna that the previous owner of his house had mounted on the roof.
- Tom TV'yi evin önceki sahibinin çatıya monte ettiği antene bağladı.
This winter is expected to be colder than the previous one.
- Bu kışın bir önceki kıştan daha soğuk olması bekleniyor.
This newspaper article is more interesting than the previous one.
- Bu gazete makalesi bir öncekinden daha enteresan.
The pre-Islamic Arabs were nomads.
- İslam öncesi Araplar göçebeydiler.
What's your pre-tax income?
- Senin vergi öncesi gelirin nedir?
We prepared snacks beforehand.
- Biz önceden aperatifleri hazırladık.
I'll let you know beforehand.
- Sana önceden bildireceğim.
To start with, who is that man?
- Her şeyden önce, o adam kim?
To start with, I must thank you for your help.
- Öncelikle yardımınız için size teşekkür etmeliyim.
For one thing, I'm penniless; for another, I don't have the time.
- Öncelikle, beş parasızım, ayrıca, zamanım yok.
For one thing he is lazy, for another he drinks.
- Öncelikle o tembeldir, diğer taraftan içki içer.
At first the job looked good to Tom, but later it became tiresome.
- Önceleri iş, Tom'a iyi göründü fakat daha sonra iş yorucu oldu.
At first, I mistook him for your brother.
- Önce onu erkek kardeşinle karıştırdım.
Tell her it's a priority.
- Ona bunun bir öncelik olduğunu söyle.
Tell Tom it's a priority.
- Tom'a bunun bir öncelik olduğunu söyle.
Above all, you must help each other.
- Her şeyden önce, birbirinize yardım etmelisiniz.
Above all, be patient.
- Her şeyden önce, sabırlı olun.
You can't sing and dance on Good Friday.
- Paskalyadan önceki cuma günü şarkı söyleyip dans edemezsin.
In Esperanto a stress falls on the penultimate syllable.
- Esperantoda vurgu sondan bir önceki heceye gelir.
Johnny, please read the penultimate paragraph.
- Johnny, lütfen sondan bir önceki paragrafı oku.
In Esperanto a stress falls on the penultimate syllable.
- Esperantoda vurgu sondan bir önceki heceye gelir.
In Esperanto, the penultimate syllable is stressed.
- Esperanto'da sondan bir önceki hece vurguludur.
This statue was erected ten years ago.
- Bu anıt on yıl önce dikildi.
That building was erected five years ago, I think.
- O bina sanırım beş yıl önce inşa edildi.
Freshness is our top priority.
- Tazelik bizim önceliğimizdir.
I'm sorry, but I have a prior engagement.
- Üzgünüm, fakat önceden verilmiş sözüm var.
He came home early in order to see the children before they went to bed.
- Onlar yatmadan önce çocukları görmek için eve erken geldi.
I want to make sure I get to the station early enough to buy a newspaper before getting on the train.
- Trene binmeden önce bir gazete almak için istasyona yeterince erken varacağımdan emin olmak istiyorum.
The student has already solved all the problems.
- Öğrenci tüm problemleri daha önce çözdü.
Check the enemy's progress before they reach the town.
- Düşman kasabaya ulaşmadan önce, onların ilerlemesini durdurun.
Prior to the meeting, they had dinner.
- Toplantıdan önce akşam yemeği yediler.
Prior to your arrival, he left for London.
- Senin varışından önce, o, Londra'ya gitti.
You may as well say it to him in advance.
- Siz de ona önceden söyleyebilirsiniz.
Please inform me of your absence in advance.
- Lütfen yokluğunuzu önceden bana bildiriniz.
Let's go back before it begins to rain.
- Yağmur başlamadan önce geri dönelim.
I've got to take my library books back before January 25th.
- 25 Ocaktan önce kütüphane kitaplarımı geri götürmek zorundayım.
My water broke on the evening of the predicted birth date.
- Önceden belirlenen doğum tarihinin akşamında suyum kesildi..
Complete the following form to know who you could have been in a previous life.
- Önceki hayatınızda kim olabileceğinizi öğrenmek için aşağıdaki formu doldurunuz.