Sanırım horozların başının üstündeki ibik çekici.
- I think the crest on the top of the head of roosters is attractive.
Tepenin üstünde durdu.
- They stood on the top of the hill.
Dağın tepesinde bir kale vardı.
- There used to be a castle on the top of the mountain.
Orada yüksek bir dağın tepesinde kendilerine ait küçük bir kasaba inşa ettiler ve huzur içinde yaşadılar.
- There on the top of a high mountain they built a small town of their own and lived in peace.
Cesur şövalye saldırganın üzerine gitmek için o anda tereddüt etmedi.
- The bold knight didn't hesitate at the time to go onto the offensive.
Çabuk, bu ağacın üzerine tutun.
- Quick, hold onto this tree.
Tom torbanın içindekileri masanın üstüne boşalttı.
- Tom emptied the contents of the sack onto the table.
O masanın üstüne atladı.
- He jumped onto the table.