Tom birazcık hız limitinin üzerinde sürerse vaktinde havaalanına yetişebileceğini düşündü.
- Tom thought he could reach the airport on time if he drove a little over the speed limit.
Yalnızca birkaç kişi vaktinde geldi.
- Only a few people showed up on time.
Benden onu tam zamanında uyandırmamı istedi.
- He asked me to wake him up on time.
Oyun tam zamanında başladı.
- The play began exactly on time.
Onların zamanında geleceğine inanabilirsin.
- You can rely on their coming on time.
Zamanında olmak istiyorsan, 11:00'e kadar orada olmalısın.
- If you want to be on time, you should be there by 11 o'clock.
Sonuçta istasyona koştum ve bir şekilde tam vaktinde oraya ulaştım.
- In the end I ran to the station, and somehow got there on time.
The train arrived on time for the first time this week.
... I held the iPad in my hand for the first time. ...
... >>Lady Gaga: The last time, probably -- well, last night, ...