The film received favourable criticism.
- Film olumlu eleştiriler aldı.
The condition looks favourable.
- Durum olumlu görünüyor.
Are you positive of that report?
- Bu raporla ilgili olumlu musunuz?
He gave a positive answer to my question.
- Soruma olumlu bir cevap verdi.
His comments about the book were favorable.
- Kitap hakkındaki yorumları olumluydu.
He made a favorable impression on his bank manager.
- O, banka yöneticisinde olumlu bir izlenim bıraktı.
Tom nodded affirmatively.
- Tom olumlu olarak başını salladı.
Tom answered in the affirmative.
- Tom olumlu cevap verdi.