oluş

listen to the pronunciation of oluş
التركية - الإنجليزية
existence, being; genesis, formation
occurrence
way of coming into being; becoming, coming into being, genesis, formation
presence
(Dilbilim) process
existence

In 1989, the extremely famous Eiffel Tower celebrated its one hundred years of existence. - 1989 yılında, son derece ünlü Eyfel Kulesi var oluşunun yüz yılını kutladı.

The earth came into existence about five thousand million years ago. - Dünya yaklaşık beş bin milyon yıl önce oluştu.

consist of

Genes consist of a specific sequence of DNA. - Genler DNA'nın belirli bir sıralanmasından oluşur.

Taxes consist of direct taxes and indirect ones. - Vergiler doğrudan vergiler ve dolaylı olanlardan oluşmaktadır.

compose of
being

Do you know who brought that team into being? - O takımı kimin oluşturduğunu biliyor musun?

Liberty consists of being able to make everything as harmless as possible. - Özgürlük her şeyi mümkün olduğu kadar zararsız yapabilmekten oluşur.

comprise of
consist

The central nervous system consists of four organs. - Merkezî sinir sistemi dört organdan oluşur.

This class consists of 15 boys and 28 girls. - Bu sınıf 15 erkekten ve 28 kızdan oluşuyor.

{f} comprised

My house is comprised of these four rooms. - Benim evim bu dört odadan oluşur.

The Southern Hemisphere is comprised mainly of oceans. - Güney Yarımküre, çoğunlukla okyanuslardan oluşur.

procession
composed

All life is based on chemistry and all living things are composed of chemical compounds. - Tüm yaşam kimyaya dayalıdır ve yaşayan her şey kimyasal bileşiklerden oluşur.

The lecture is composed by two parts, one theoretical, the other practical. - Ders iki bölümden oluşuyor; biri teorik, diğeri pratik.

consisted

Goethe's personal vocabulary consisted of about eighty thousand words. - Goethe'nin kişisel sözcük dağarcığı neredeyse seksen bin sözcükten oluşuyordu.

The Beatles consisted of four musicians. - The Beatles, dört müzisyenden oluşmuştur.

becoming
müsait oluş
convenience
ol
be
ol
became
ol
are
ol
is
ol
was
ol
were
farklı oluş
(Biyoloji) heterogeneity
iffetli oluş
chasteness
imkan dahilinde oluş
earthliness
iyi oluş
well-being
kıymetli oluş
preciousness
ol
for
resmi oluş
ceremoniousness
yok oluş
annihilation
ol
come about
ol
grew into
ol
been of
ol
be of
ol
been
ol
become
ol
to be
ol
{f} happening
ol
am
ol
being
ol
happen
ol
grow into
ol
{f} becoming
oluşlar
becomes
akşamdan kalma oluş
crapulence
ağdalı oluş
stiffness
boşuna oluş
futility
dalgalı oluş
undulation
diş diş oluş
serration
dünyevi oluş
worldliness
engebeli oluş
rub
hasta oluş
weakness
hatalı oluş
wrongfulness
ihtiyaç fazlası oluş
redundance
ihtiyaç fazlası oluş
redundancy
iradeli oluş
voluntariness
iyi oluş
well being
kadınsı oluş
effeminacy
kılçıklı oluş
stringiness
lifli oluş
stringiness
ol
that; those
ol
archaic
ol
he; she; it
ol
befall
ol
betide
ol
olive
ol
befallen
ol
befell
sıcak ve rutubetli oluş
sultriness
taklit oluş
spuriousness
tebeşirli oluş
chalkiness
temiz oluş
cleanliness
terli oluş
sweatiness
tumturaklı oluş
rotundity
tırtıklı oluş
serration
vergiye tabi oluş
ratability
yağlı oluş
richness
yağmurlu oluş
raininess
yersiz oluş
untimeliness
yivli oluş
striation
zamansız oluş
untimeliness
çizik çizik oluş
striation
çok kelimeli oluş
wordiness
şeritli oluş
striation
şüpheli oluş
ambiguity
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف oluş في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

OL
my wife, my girlfriend, my mother (Internet abbreviation)
ol
Oliver's List of Newton Easter Eggs http: //www geocities com/SiliconValley/Bay/4931/index html
ol
Ordered List The Ordered List element represents a list of items sorted by sequence or order of importance Typical remdering is a numbered list of items
ol
OFFICE LIGHT DISTRICT
ol
on the label
ol
{ font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 10pt; margin-top: auto; margin-bottom: auto; color: #000000} The OL tag style creates a default look for an orderedlist in the HTML file item one item two
ol
A suffix denoting that the substance in the name of which it appears belongs to the series of alcohols or hydroxyl derivatives, as carbinol, glycerol, etc
ol
Operating loans, farm
ol
Overall Length
ol
orienting line
التركية - التركية
Olmak eylemi ya da biçimi
Olmak işi veya biçimi, vuku
Oluşma, teşekkül, tekevvün
Olma işi veya biçimi, vuku
Bir durumdan öteki duruma geçiş
OL
(Hukuk) O
birey oluş
Yumurtanın döllenmesinden bireyin yetkin duruma gelmesine kadar geçirdiği gelişim evrelerinin bütünü, ontogenez, soy oluş karşıtı
ol
O gösterme sıfatı
ol
O gösterme sıfatı: "Dedi gördüm ol habibin aneasın"- Süleyman Çelebi. O gösterme zamiri
soy oluş
Türlerin, ortaya çıktıkları zamandan bulundukları zamana kadar geçirdikleri gelişim evrelerinin tümü, filogenez, birey oluş karşıtı
sıralı oluş
Birbirini takip etmek
ön oluş
Varlığın yoktan oluşmadığını, tohum durumunda, son derece küçük ve tam olarak önceden var olduğunu, sonradan büyüyüp geliştiğini ileri süren teori
الإنجليزية - التركية

تعريف oluş في الإنجليزية التركية القاموس.

oluş sıklığı
İncidence
OL
(Askeri) çalıştırma mahalli (operating location)
oluş
المفضلات