oldukça

listen to the pronunciation of oldukça
التركية - الإنجليزية
pretty

This park is pretty big; it has a lot of trees and many flowers. - Park oldukça büyüktür; Çok sayıda ağaçları ve çok sayıda çiçekleri vardır.

She sang pretty well. - O oldukça güzel söyledi.

rather

In spite of the sunny weather, the air was rather chilly. - Güneşli havaya rağmen, hava oldukça serindi.

The shoes you are wearing look rather expensive. - Giydiğin ayakkabılar oldukça pahalı görünüyorlar.

quite

It is quite a big number. - Oldukça büyük bir numara.

The salts and minerals found in these mountains are quite diverse. - Bu dağlarda bulunan tuzlar ve mineraller oldukça farklıdır.

fairly

Tom found it fairly easy to follow Mary without being seen. - Tom görünmeden Mary'yi izlemeyi oldukça kolay buldu.

Tom bought Mary a fairly expensive camera. - Tom Mary'ye oldukça pahalı bir kamera aldı.

substantially
(Hukuk) substantial
whopping
rather, fairly, quite, pretty, to some extent: Su oldukça soğuk. The water's pretty cold
well enough
such

It's not such a big problem. You're worrying way too much. - O öyle büyük bir sorun değil. Oldukça fazla üzülüyorsun.

Tom is such a diffident man. He seems to have quite low self-esteem. - Tom böylesine çekingen bir adam. O oldukça kendine güvensiz gibi görünüyor.

a bit of a
good

Tom is pretty good at playing piano by ear. - Tom notasız piano çalmada oldukça iyidir.

Tom's dog is a pretty good swimmer. - Tom'un köpeği oldukça iyi bir yüzücü.

a good many

I have a good many things to do today. - Bugün yapacak oldukça çok şeyim var.

spanking
well

Quite well, thank you. - Oldukça iyiyim, teşekkür ederim.

He has been well off since he started this job. - O bu işe başladığından beri oldukça iyi durumda.

somewhat

Research in this area is somewhat equivocal. - Bu konuda yapılan araştırma oldukça şüpheli.

quite, fairly, rather, pretty
a whale of
reasonably

Tom was reasonably certain that Mary had stolen his grandfather's gold watch. - Tom, Mary'nin onun büyükbabasının altın saatini çaldığından oldukça emindi.

I'm reasonably certain of it. - Ben bundan oldukça eminim.

considerably

This area has been considerably built up of late. - Bu alan oldukça geç inşa edilmiştir.

Your family has considerably increased since my last voyage. - Son yolculuğumdan beri ailen oldukça arttı.

a good bit
notably
relatively

The region is relatively rich in mineral resources. - Bölge maden kaynakları açısından oldukça zengindir.

goodish
a trifle
tolerably
more or less
muchly
comparatively
widely
a rather
middling
reasonable

The prices here are quite reasonable. - Buradaki fiyatlar oldukça makul.

It seems perfectly reasonable. - Oldukça makul görünüyor.

some

Under a microscope, some viruses appear quite beautiful. - Mikroskop altında, bazı virüsler oldukça güzel görünür.

Some people think the government has way too much power. - Bazı insanlar hükümetin oldukça çok fazla gücünün olduğunu düşünüyor.

sort

Tom sort of liked Mary. - Tom Mary'yi oldukça sevdi.

It's quite absurd of you to tell her that sort of thing. - Ona böyle bir şey söylemen oldukça saçma.

plenty

This typewriter has seen plenty of use. - Bu daktilo oldukça sık kullanılmıştır.

considerable
oldukça büyük
sizeable
oldukça çok
a great deal

He earns a great deal. - O, oldukça çok kazanır.

Tom reads a great deal. - Tom oldukça çok okur.

oldukça az
rather than
oldukça erken
very early
oldukça geniş
wide
oldukça büyük
sizable

Tom won a sizable amount of money. - Tom oldukça büyük bir miktarda para kazandı.

oldukça büyük
awful
oldukça büyük
quite big
oldukça büyük
liberal
oldukça büyük
pretty big
oldukça büyük
goodish
oldukça büyük miktar
an awful lot
oldukça farklı
a long way off
oldukça genç
youngish
oldukça geç
latish
oldukça iyi
fairly well

He speaks English fairly well. - O, İngilizceyi oldukça iyi konuşur.

Tom did fairly well on the test he took yesterday. - Tom dün girdiği sınavda oldukça iyi yaptı.

oldukça kötü
baddish
oldukça kısa
shortish
oldukça soğuk
rather cold
oldukça uzak
a good distance off
oldukça yavaş
stepwise
oldukça zayıf
faintish
ömürü oldukça as long as one lives;
for the rest of one's life
epey, oldukça çok
very, very much
buradan oldukça uzak
It's quite far from here
التركية - التركية
Yetecek kadar, epey, hayli: "Geceyi oldukça rahat geçireceğinizi ümit ederim."- R. H. Karay
Yetecek kadar, epey, hayli
bir hayli
hayli
الإنجليزية - التركية
pretty much
oldukça
المفضلات