The day was largely uneventful.
- Gün büyük oranda olaysızdı.
It is easy to be wise after the event.
- Olaydan sonra akıllı olmak kolaydır.
Her debut was the biggest social event of the season.
- Onun sahneye ilk çıkışı mevsimin en büyük sosyal olayı idi.
He described the incident in detail.
- O, olayı ayrıntılı olarak açıkladı.
The incident took place at midnight.
- Olay gece yarısı gerçekleşti.
I'm going to investigate this case.
- Bu olayı araştıracağım.
He was involved in a murder case.
- O, bir cinayet olayına karıştı.
A rainbow is one of the most beautiful phenomena of nature.
- Bir gökkuşağı doğanın en güzel olaylarından biridir.
Mathematics is the foundation of all exact knowledge of natural phenomena.
- Matematik doğal olaylar hakkındaki bütün bilginin temelidir.
It was an embarrassing episode.
- Utanç verici bir olaydı.
Given the circumstances, it was inevitable that such an incident should take place.
- Şartlar göz önüne alındığında, böyle bir olayın gerçekleşmesi kaçınılmazdı.
Wait until all the facts in the case are known.
- Olay hakkındaki tüm gerçekler bilinene kadar bekleyin.
A fact-finding committee was set up to determine the cause of the incident.
- Olayın nedenini belirlemek için bir gerçeği bulma komitesi kuruldu.
This is an actual happening.
- Bu gerçek bir olaydır.
You don't need to worry about that happening.
- O olay hakkında endişelenmenize gerek yok.
Tom had a similar experience.
- Tom benzer bir olay yaşadı.
This is Mary's first experience of a death in the family.
- Bu, Mary'nin ailedeki ilk ölüm olayıdır.
If Tom would learn to be a little more positive about things, people would probably like him a bit more.
- Tom olaylar hakkında biraz daha olumlu olmayı öğrense, büyük olasılıkla insanlar ondan biraz daha hoşlanır.
Tom often has trouble remembering things.
- Tom'un çoğunlukla olayları hatırlama sorunu var.
What surprised me most about that accident is how fast the lawyers arrived on the scene.
- Kaza hakkında beni en çok şaşırtan şey avukatların olay yerine ne kadar çabuk varmalarıydı.
The people crowded round the injured man, but they made way for the doctor when he reached the scene of the accident.
- İnsanlar yaralı adamın etrafına toplandılar fakat doktor olay yerine yaklaştığında ona yol verdiler.
What's the big occasion today?
- Bugünkü büyük olay nedir?
That occurrence is inevitable.
- O olay kaçınılmazdır.
Needless to say, theft was a rare occurrence.
- Söylemeye gerek yok, hırsızlık nadir bir olaydı.
A rainbow is a natural phenomenon.
- Bir gök kuşağı doğal bir olaydır.
Acid rain is not a natural phenomenon.
- Asit yağmuru bir doğa olayı değildir.
She described the scene in detail.
- Olay yerini detaylı olarak tanımladı.
There was no evidence against him found at the scene.
- Olay yerinde bulunduğuna dair ona karşı herhangi bir kanıt yoktu.
The Japanese Dentists Association affair is an incident concerning secret donations from the Japanese Dentists Association to Diet members belonging to the LDP.
- Japon Diş Hekimleri Birliği sorunu Japon Diş Hekimleri Birliğinden LDP ye ait olan Diyet üyelerine yapılan gizli bağışlarla ilgili bir olaydır.
It was a terrible affair.
- O, korkunç bir olaydı.