olay yeri

listen to the pronunciation of olay yeri
التركية - الإنجليزية
{i} scene

What surprised me most about that accident is how fast the lawyers arrived on the scene. - Kaza hakkında beni en çok şaşırtan şey avukatların olay yerine ne kadar çabuk varmalarıydı.

There was no evidence against him found at the scene. - Olay yerinde bulunduğuna dair ona karşı herhangi bir kanıt yoktu.

spot

The police suspended Tom's licence on the spot. - Polis olay yerinde Tom'un lisansını askıya aldı.

The murderer was arrested on the spot. - Katil olay yerinde tutuklandı.

(Latin) locus in quo
locale
scene of crime
scene of accident
setting
theater
locality
crime scene

Dan was the first officer to arrive at the crime scene. - Dan olay yerine varan ilk polis memuruydu.

The crime scene was in a dilapidated motel. - Olay yeri harap olmuş bir moteldeydi.

theatre
{i} venue
olay yeri incelemesi ve araştırması
(Hukuk) visit and search the scene of the crime
olay yeri
المفضلات