olasılıklar

listen to the pronunciation of olasılıklar
التركية - الإنجليزية
possibilities

Your future is full of possibilities. - Geleceğin olasılıklarla dolu.

I've already checked those possibilities. - Bu olasılıkları zaten kontrol ettim.

plural of possibility
olasılık
possibility

There's a small possibility that Tom will be arrested. - Tom'un tutuklanacağına dair küçük bir olasılık var.

There's a possibility that the man was murdered. - Adamın öldürüldüğüne dair bir olasılık var.

olasılık
probability

Tomorrow there's a high probability it will rain. - Yarın yağmur yağacağına dair yüksek bir olasılık var.

In all probability, we'll arrive before they do. - Büyük olasılıkla, onlar varmadan önce varırız.

olası
{s} probable

It's possible, but not probable. - Bu mümkün, ama olası değildir.

It is probable that her first album will sell well. - Onun ilk albümünün iyi satacağı olasıdır.

olası
possible

It is possible that he has had an accident. - Bir kaza geçirmiş olması olasıdır.

Tom and Mary came up with a possible solution to their problem. - Tom ve Mary kendi sorunlarına olası bir çözüm ile geldiler.

olası
{s} potential

I know the potential consequences. - Ben olası sonuçları biliyorum.

Tom is a potential babysitter. - Tom olası bir bebek bakıcısıdır.

olasılık
prospect
olasılık
{i} odds

Those are pretty bad odds. - Onlar oldukça kötü olasılıklar.

The odds were against me. - Olasılıklar benim aleyhimeydi.

olası
likely

Are we likely to arrive in time? - Zamanında varma olasılığımız var mı?

Traffic accidents are likely to occur on rainy days. - Trafik kazalarının yağışlı günlerde meydana gelmesi olasıdır.

olası
a priori
olasılık
contingency

There is neither contingency nor free will. - Ne olasılık ne de özgür irade var.

olası
contingent
olası
{s} plausible

Is it scientifically plausible? - Bilimsel olarak olası mı?

olasılık
{i} expectation
olasılık
risk
olasılık
outlook
olasılık
(Bilgisayar) prob

Tom was probably right. - Tom büyük olasılıkla haklıydı.

In all probability, we'll arrive before they do. - Büyük olasılıkla, onlar varmadan önce varırız.

olasılık
contingence
olası
earthly
olası
subject
olası
feasible
olası
prospective

The company invited their prospective customers to the party. - Şirket, olası müşterilerini partiye davet etti.

olası
on the cards
olası
presumptive
olası
allowable
olasılık
chance

There's a good chance that he'll come. - Büyük olasılıkla gelecek.

I want to minimize the chances of another accident. - Başka kaza olasılıklarını en aza indirgemek istiyorum.

olasılık
plausibility

Plausibility changes with different circumstances. - Olasılık farklı koşullarla değişir.

olasılık
probable condition
olasılık
likelihood

In all likelihood, the president will serve a second term. - Büyük olasılıkla, devlet başkanı bir dönem daha görev yapacak.

In all likelihood, the president will serve a second term. - Büyük olasılıkla, devlet başkanı ikinci bir dönem hizmet edecek.

olası
{s} like

Tom asked Mary who she thought would be the most likely to win the race. - Tom Mary'ye büyük olasılıkla yarışı kimin kazanacağını düşündüğünü sordu.

Tom didn't think it was likely that Mary was still at home. - Tom Mary'nin hâlâ evde olduğunun olası olduğunu düşünmüyordu.

olası
be likely
olası
contingently
olası
May he ...!: Kör olası. May he go blind!
olası
incidental
olası
liable
olası
probable, likely, possible, on the cards muhtemel, mümkün
olası
in the air
olası
off

Life offers us millions of possibilities. - Binlerce olasılık bizi yeni bir hayata davet ediyor.

Experts have offered three possible explanations. - Uzmanlar üç olası açıklama teklif etti.

olası
eventual
olası
conceivable
olası
within the bounds of possibility
olası
in the cards
olası
available
olasılık
eventuality
olasılık
potentiality
olasılık
probability, contingency, chance, eventuality ihtimal
olasılık
verisimilitude
olasılık
presumption
olasılık
probability (expectation)
yeni olasılıklar
new vistas
التركية - التركية

تعريف olasılıklar في التركية التركية القاموس.

olası
Görünüşe göre olacağı sanılan, muhtemel, mümkün
olası
Görünüşe göre olacağı sanılan
olasılık
O zamana kadar yapılan deneylerle bir olayın ortaya çıkmasının beklenilmesi, ama yine de tam bir kesinliliği bulunmaması durumu
olasılık
Bir şeyin olabilmesi durumu, olabilirlik, ihtimal
olasılık
Bir şeyin olabilmesi durumu, olabilirlik, ihtimal: "O gün biyolojicinin yazılı yapma olasılığı vardı."- Ç. Altan. O zamana kadar yapılan deneylerle bir olayın ortaya çıkmasının beklenilmesi, ama yine de tam bir kesinliliği bulunmaması durumu