If you don't eat breakfast, you'll probably be hungry during the morning and won't be as efficient at work as you could be.
- Eğer kahvaltı yapmazsanız, büyük olasılıkla sabah acıkırsınız ve işinizde önceki gibi verimli olmazsınız.
Tom was probably right.
- Tom büyük olasılıkla haklıydı.
It's possible, but not probable.
- Bu mümkün, ama olası değildir.
It is probable that her first album will sell well.
- Onun ilk albümünün iyi satacağı olasıdır.
Tom and Mary came up with a possible solution to their problem.
- Tom ve Mary kendi sorunlarına olası bir çözüm ile geldiler.
Germany faced possible starvation.
- Almanya olası bir açlıkla yüz yüze kaldı.
I know the potential consequences.
- Ben olası sonuçları biliyorum.
Tom is a potential babysitter.
- Tom olası bir bebek bakıcısıdır.
If you don't eat breakfast, you'll probably be hungry during the morning and won't be as efficient at work as you could be.
- Eğer kahvaltı yapmazsanız, büyük olasılıkla sabah acıkırsınız ve işinizde önceki gibi verimli olmazsınız.
He will probably fail.
- O büyük olasılıkla başarısız olacak.
Tom didn't think it was likely that Mary was still at home.
- Tom Mary'nin hâlâ evde olduğunun olası olduğunu düşünmüyordu.
The police didn't think it was likely that Tom had killed himself.
- Polisler Tom'un kendisini öldürmüş olma olasılığını düşünmediler.
Is it scientifically plausible?
- Bilimsel olarak olası mı?
The company invited their prospective customers to the party.
- Şirket, olası müşterilerini partiye davet etti.
Traffic accidents are likely to occur on rainy days.
- Trafik kazalarının yağışlı günlerde meydana gelmesi olasıdır.
I think it's unlikely that a situation like this one would ever occur again.
- Böyle bir durumun tekrar olacağının olası olmadığını düşünüyorum.
He's very likely to come.
- O, büyük olasılıkla gelecektir.
It's very likely that he'll be chosen.
- O, büyük olasılıkla seçilecek.
Tom asked Mary who she thought would be the most likely to win the race.
- Tom Mary'ye büyük olasılıkla yarışı kimin kazanacağını düşündüğünü sordu.
Tom will most likely buy the red car.
- Tom büyük olasılıkla kırmızı arabayı satın alacak.
Life offers us millions of possibilities.
- Binlerce olasılık bizi yeni bir hayata davet ediyor.
Experts have offered three possible explanations.
- Uzmanlar üç olası açıklama teklif etti.