olanaksız

listen to the pronunciation of olanaksız
التركية - الإنجليزية
{s} impossible

It sounds impossible, but it's true. - Olanaksız geliyor ama gerçek.

She found it impossible to understand what he was saying. - O, onun ne söylediğini anlamayı olanaksız buldu.

Unable
absurd
out of the question
unthinkable
out of question
unfeasible
out

She tried to put the young man out of her mind, but it was impossible. - O, genç adamı aklından çıkarmaya çalıştı ama bu olanaksızdı.

I'm afraid what you're asking me to do is out of the question. - Ne yazık ki yapmamı istediğin şey olanaksız.

impossible, out of the question imkânsız
crazy
not for love nor money
inconceivable
olanak
possibility
olanak
opportunity
olanak
chance
olanaksız biçimde
impossibly
olanak
{i} resource
olanak
{i} scope
olanak
{i} facility
olanak
utility
olanak
handle
olanak
offering
olanak
means

It's by no means impossible to earn one million yen a month. - Ayda bir milyon yen kazanmak kesinlikle olanaksızdır.

It is impossible to depict that by means of words. - Bunu kelimelerle tasvir etmek olanaksızdır.

olanak
potentiality
olanak
show
olanak
room
olanak
the possible
olanak
possibility, chance imkân
olanak
facilities

Our university has excellent sports facilities. - Üniversitemiz mükemmel spor olanaklarına sahiptir.

Our school facilities are inadequate for foreign students. - Okul olanaklarımız yabancı öğrenciler için yetersizdir.

gerçekleşmesi olanaksız düş
pie
tarifi olanaksız
nameless
التركية - التركية

تعريف olanaksız في التركية التركية القاموس.

OLANAKSIZ
Olanağı olmayan, olma ihtimali bulunmayan, gayrimümkün, imkânsız
olanak
Yararlanılan uygun şart, imkân
olanak
Yararlanılan uygun şart, imkân: "Zamanını istediği gibi tasarruf etme olanağı elindedir."- H. Taner
olanak
Yararlanılan uygun koşul
olanaksız
المفضلات