I take it that's unusual.
- Sanırım o olağan dışı.
I didn't notice anything unusual.
- Olağan dışı bir şey fark etmedim.
Mary is an extraordinary woman.
- Meri olağandışı bir kadın.
Tom is an extraordinary jumper.
- Tom olağandışı bir atlamacıdır.
I thought it was unusual that he was up so late at night.
- Onun gece geç saatlere kadar yatmamasının olağandışı olduğunu düşündüm.
Tom had some very unusual experiences.
- Tom'un bazı çok olağandışı deneyimleri vardı.