Size iş teklif etmek istiyoruz.
- We want to offer you the job.
O, polise para teklif etmek nedeniyle hapis cezasına çarptırıldı.
- He was jailed for offering money to the police.
Bir öneri sunmak istiyorum.
- I'd like to offer a proposal.
Yardımımı sunmak için aradım.
- I called to offer my assistance.
Biz, mevcut koşullar altında daha fazla fiyat indirimi teklif edemeyiz.
- We cannot offer a further price reduction under the current circumstances.
Onun böyle güzel bir teklifi reddetmesine şaşırdım.
- I am surprised that she refused such a good offer.
Onun şirketi halka arz hisse sattığında Tom milyarder oldu.
- Tom became a billionaire when his company sold shares in an initial public offering.
Öneri geri çevrilemeyecek kadar çok iyidir.
- The offer is too good to be turned down.
Uzun lafın kısası, önerini kabul edemeyiz.
- To make a long story short, we cannot accept your offer.
Size özel bir teklif vermek için buradayım.
- I'm here to give you a special offer.
Sana işini geri önermek istiyorum.
- I'd like to offer you your job back.
Bazen yardımı kabul etmek onu önermekten daha zordur.
- Sometimes, accepting help is harder than offering it.
Paul, yeni bir plan sundu.
- Paul offered a new plan.
Siz hiç günlük turlar sunuyor musunuz?
- Do you offer any day tours?
Tom herhangi bir açıklama sunmadı.
- Tom didn't offer any explanation.
Bir öneri sunmak istiyorum.
- I'd like to offer a proposal.
Biz bu yeni ürünleri liste fiyatının % 20 altında sunabiliriz.
- We can offer these new products at 20% below list price.
Biz rekabetçi fiyatlandırma öneriyoruz.
- We offer competitive pricing.
Tom ona teklif ettiğimiz rüşveti kabul etmek için isteksiz görünüyor.
- Tom seems to be unwilling to accept the bribe we're offering him.
Biz ona güzel bir iş teklif ettik.
- We offered him a nice job.
Bu okul İngilizce, Fransızca ve İspanyolca kursları sunmaktadır.
- This school offers English, French and Spanish courses.
Tom herhangi bir açıklama sunmadı.
- Tom didn't offer any explanation.
Onların teklifini kabul edip etmeyeceğimize karar vermek için üç saatimiz var.
- We have three hours to decide whether we're going to accept their offer.
Size özel bir teklif vermek için buradayım.
- I'm here to give you a special offer.
Bu restoran gerçekten bazı nefis yemekler sunuyor.
- This restaurant offers some really exquisite dishes.
Hiç gece turları sunuyor musunuz?
- Do you offer any night tours?
Offer-demand is the most important yardstick of the big factories on producing.
Ne kadar teklif ediyorlar?
- How much are they offering?
Bence Tom'un teklif ettiği işi almalısınız.
- I think you should take the job Tom is offering you.
Ona pozisyonu sunmayı düşünüyorum.
- I'm thinking of offering her the position.
Tom'un tavernası da bir teslimat hizmeti sunmaya başladığından beri taverna telefon görüşmeleriyle dolup taşıyor.
- Since Tom's Tavern has started offering a delivery service too, it has been flooded with phone calls.
Bazen yardımı kabul etmek onu önermekten daha zordur.
- Sometimes, accepting help is harder than offering it.
Mağaza yakında kapanıyor ve her şeyi yarı fiyata sunuyor.
- The store is closing soon and is offering everything at half price.
Sana bir seçenek sunuyorum.
- I'm offering you a choice.
Bayan Tanaka, yeni öğretmen, Japoncayı haftada iki kez ilgili öğrencilerine müfredat dışı etkinlik olarak öneriyor.
- Mrs. Tanaka, the new teacher, is offering Japanese as an extra curricular activity twice a week to interested students.
Önerdiğinin değerini takdir ediyorum.
- I appreciate the value of what you're offering.
Bir şey içmek ister misin? Hayır, ama öneri için teşekkürler.
- Would you like something to drink? No, but thanks for offering.
Şimdi sana yardım etmeyi öneriyorum.
- I'm offering to help you now.
Bana başka bir iş teklif edildi.
- I've been offered another job.
Bana yeni bir iş teklif edildi.
- I was offered a new job.
Tom bardağını Mary'ye teklif ediyor.
- Tom offers his glass to Mary.
She offered to help with her homework.
He offered his good will for the Councilman's vote.
The opportunity, however, did not offer till next morning, for Phoebe did not come to bed till long after I was gone to sleep.
What's in his offer?.
The next stage is to remove and replace the top part of the right side lip, and offer the lid to the car to ensure all the shapes and gaps are okay.
His first letter was not a real offer, but an attempt to determine interest.
His offer was $3.50 per share.
The two sides, the political and the erotic, necessarily obscure and misrepresent each other - but in ways that offer important and shifting affordances to all parties in historical gender and class struggle.
The president offered his condolences to the mother of the dead soldier.
The sofa is on offer. It's £200 instead of £500.
... And we offer you insights about how you can improve it. ...
... details about the offer. ...