Elbette o testi geçti.
- Of course she passed the test.
Elbette o İngilizce konuşabilir.
- Of course she can speak English.
Tabii ki, ben Japonya'da iken Çin hakkında ders kitaplarından öğrendim, ama benim kendi adıma Çin'de gördüğüm bu ders kitaplarında anlatıldığından tamamen farklıdır.
- Of course, I learnt about China from textbooks when I was in Japan, but what I see for myself in China is completely different from what is described in those textbooks.
Tabii ki caz müziğine aşina idi.
- Of course he was familiar with jazz.
Tabii ki, ben Japonya'da iken Çin hakkında ders kitaplarından öğrendim, ama benim kendi adıma Çin'de gördüğüm bu ders kitaplarında anlatıldığından tamamen farklıdır.
- Of course, I learnt about China from textbooks when I was in Japan, but what I see for myself in China is completely different from what is described in those textbooks.
Ne istersen yapabilirsin tabii ki de.
- You can do whatever you want to, of course.
Ben, elbette, savaşa karşıyım.
- I am against the war, of course.
Elbette o testi geçti.
- Of course she passed the test.
Tabii ki de savaşa karşıyım.
- I am against the war, of course.
Tabii ki caz müziğine aşina idi.
- Of course he was familiar with jazz.
Tom, şüphesiz, çok yorgundu.
- Tom was, of course, very tired.
Şüphesiz gidersen sorun değil.
- Of course it's not a problem if you go.
You will, of course, surrender all your future rights to the property.
Of course I'll go with you.
Of course, there will be a few problems along the way.
... She trained people who would end up becoming her bosses during the course of her career. ...
... on the course of human history. ...