Durumun daha kötüye gitmediği ortada.
- It is obvious that his condition has not worsened.
Tom ve Mary'nin birbirlerinden hoşlandığı ortada.
- It's obvious Tom and Mary like each other.
Onun midesinin niçin ağrıdığı besbelli.
- It's obvious why his stomach hurts.
Tom yardım etmek istiyor ama besbelli edemiyor.
- Tom wants to help, but obviously can't.
Bu içecek açıkça çayla aynı tada sahip.
- This drink's flavor is obviously that of tea.
Chris'in açıkça parayı getirmeye niyeti olmadığı için Brian çıldırdı.
- Brian is mad because Chris obviously does not intend to return the money.
Tom'un zengin bir adam olduğu belliydi.
- Tom was obviously a rich man.
Onun bizi umursamadığı belli.
- It's obvious that she doesn't care about us.
O apaçık, açıklamana gerek yok.
- That's obvious, you don't need to explain it.
Sanırım bu apaçık, değil mi?
- I think it's obvious, don't you?
... a series of conundra without any obvious solutions, at least, obvious to me. Which is why I'm ...