This is John and that is his brother.
- Bu John'dur ve o da onun biraderidir.
His girlfriend is Japanese.
- Onun kız arkadaşı Japon.
She promised to meet her at the coffee shop.
- Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
Her hands were as cold as ice.
- Onun elleri buz kadar soğuktu.
You will have guessed its meaning by the end of the chapter.
- Bölümün sonunda onun anlamını tahmin etmiş olacaksınız.
No definition of poetry is adequate unless it be poetry itself.
- Onun kendisi şiir olmadıkça, şiirle ilgili hiçbir tanım yeterli değildir.
She was advised by him not to go there by herself.
- Onun tarafından oraya tek başına gitmemesi tavsiye edildi.
Tom told Mary that he didn't think it was a good idea for her to go jogging in the park by herself.
- Tom Mary'ye onun parkta tek başına yürüyüşe gitmesinin iyi bir fikir olduğunu düşünmediğini söyledi.