He is such a bad person that everybody dislikes him.
- O kadar kötü birisi ki kimse ondan hoşlanmaz.
I was in such a hurry that I left my bag behind.
- O kadar acele ettim ki çantamı geride bıraktım.
I cannot afford to pay so much.
- O kadar fazla ödemeye param yetmez.
How come you know so much about Japanese history?
- Nasıl oluyor da Japon tarihi hakkında o kadar çok şey biliyorsun?
The tropical rainforests, located in a narrow region near the equator, are disappearing so fast that by the year 2000 eighty percent of them may be gone.
- Ekvatora yakın dar bir bölgede bulunan, tropik yağmur ormanları o kadar hızlı yok oluyorlar ki 2000 yılına kadar onların % 80 yok olabilir.
This song is so moving that it brings tears to my eyes.
- Bu şarkı o kadar acıklı ki gözlerimi yaşarttı.
I think that that book is not so interesting.
- Sanırım o kitap o kadar ilginç değil.
Oh please, not so fast.
- Oh lütfen! o kadar hızlı değil.