تعريف notes في الإنجليزية التركية القاموس.
- notlar
Sınavda önce notlarını gözden geçirmek için biraz zaman harcamayı unutma.
- Don't forget to spend a little time looking over your notes before the exam.
Tom toplantı sırasında notlar aldı.
- Tom took notes during the meeting.
- (isim)t, notlar
- (Bilgisayar) not sayısı
- not
Notlarına bakmama izin verir misin?
- Could you let me see your notes?
Dersi not alırken dikkatli olmanızı tavsiye ederim.
- I advise you to be careful in making notes for the lecture.
- (Hukuk) dikkat eder
- (Hukuk) kaydeder
- note
- (Hukuk) nota
Kriket, uzun notaları söyleyebilen iyi bir şarkıcıdır.
- The cricket is a good singer who can sing long notes.
Benim dilimde nota dizilimi do, re, mi, fa, sol, la, si, do şeklindedir.
- In my language, the notes of the scale are do, re, mi, fa, sol, la, si, do.
- note
- not etmek
Onu not etmek zorundayım.
- I have to make a note of that.
- note
- senet
- note
- not
Bir not bir ataş ile belgeye tutturuldu.
- A note was attached to the document with a paper clip.
Lütfen toplantı gündemindeki değişikliği not al.
- Please note the change in the meeting agenda.
- notes layout
- (Bilgisayar) not düzeni
- notes list
- (Bilgisayar) notlar listesi
- notes pages
- (Bilgisayar) not sayfaları
- notes payables
- (Ticaret) borç senetleri
- notes and handouts
- (Bilgisayar) notlar ve dinleyici kopyaları
- notes area for autolayouts
- (Bilgisayar) otomatik düzen not alanı
- notes background
- (Bilgisayar) not artalanı
- notes below slides
- (Bilgisayar) notlar slaytların altında
- notes body area
- (Bilgisayar) not gövde alanı
- notes color scheme
- (Bilgisayar) not renk grubu
- notes comment
- (Bilgisayar) not açıklamaları
- notes flow menu
- (Bilgisayar) not akış menüsü
- notes header and footer
- (Bilgisayar) not altbilgi ve üstbilgi
- notes in sheet
- (Bilgisayar) tablodaki notlar
- notes master
- (Bilgisayar) not aslı
- notes master
- (Bilgisayar) asıl notlar
- notes master layout
- (Bilgisayar) asıl not düzeni
- notes next to slides
- (Bilgisayar) notlar slaytların yanında
- notes on the accounts
- (Ticaret) mali tablo dipnotları
- notes page
- (Bilgisayar) notlar sayfası
- notes page view
- (Bilgisayar) not sayfası görünümü
- notes pane
- (Bilgisayar) not bölmesi
- notes receivable
- (Ticaret) alacaksenetleri
- notes to financial statement
- (Ticaret) bilanço notları
- notes/comments
- (Bilgisayar) notlar/açıklamalar
- note
- kâğıt para
Tom kasasını açtı, bir tomar kağıt para çıkardı ve onları Mary'ye uzattı.
- Tom opened his safe, took out a wad of notes and handed them to Mary.
- note
- hat
Hata görürsen bir not göndermekten çekinme.
- Don't hesitate to send a note if you observe an error.
- note
- {f} farketmek
- note
- işaretlemek
- analysis notes
- (Bilgisayar) çözümleme notları
- convert notes
- (Bilgisayar) notları dönüştür
- country notes
- (Ticaret) taşra bankası senedi
- music notes
- (Bilgisayar) müzik notaları
- note
- tamim
- note
- ün
Tom'un babası ünlü bir matematikçiydi.
- Tom's father was a noted mathematician.
Benim için sürpriz oldu, ünlü psikolog çocuk kaçırmakla suçlandı.
- To my surprise, the noted psychologist was accused of a kidnapping.
- note
- not (okulda)
- note
- meşhur
Otel yemeği ile meşhurdur.
- The hotel is noted for its food.
- note
- sirküler
- note
- andıç
- note
- işaret etmek
- note
- şöhretli
- note
- iki satır yazıvermek
- note
- dikkat etmek farkına varmak
- note
- (Kanun,Ticaret) bono
- note
- kaydetmek
- note
- (Bilgisayar) not etmek not
- note
- söz etmek
- note
- protesto etmek (senet)
- note
- pusula göndermek
- note
- delil
- note
- anmak
- note
- betik
- note
- belirtmek
- note
- numara
Yeni telefon numaranı bilgisayarıma kaydedeyim.
- Let me put down your new phone number in my notebook.
Telefon numarasını not aldım.
- I made a note of the telephone number.
- note
- (Ticaret) protesto etmek
- promissory notes
- (Ticaret) senetler
- promissory notes
- (Ticaret) senetler, bonolar, çekler
- special notes
- (Bilgisayar) özel notlar
- note
- {i} pusula
- compare notes
- görüş alışverişinde bulunmak
- note
- muhtıra
- note
- (ses) ifade
- note
- önem
O not defterinde önemli notlar vardı.
- There were important notes in that notebook.
Öğretmen not almanın önemini vurguladı.
- The teacher stressed the importance of taking notes.
- note
- {f} dikkat et
Lütfen ona dikkat et.
- Please take note of that.
Buna dikkat etmelisin!
- You need to take note of this!
- note
- farkına varmak
- note
- banknot
Tom, kızı Mary'ye beş euroluk bir banknot verdi ve dedi ki Bununla ne istersen satın al.
- Tom passed a five euro note to his daughter, Mary, and said buy whatever you'd like with this.
- note
- hatırlatma yazısı
- cover notes
- kuvertür notları
- explanatory notes
- açıklayıcı notlar
- foot notes
- dipnotlarinin
- musical notes of stringed instrument
- bağlama notaları
- note
- dikkat et(mek)
- release notes
- sürüm notları
- take notes
- not tutmak
- compare notes
- (Fiili Deyim ) görüş alış verişinde bulunmak
- compare notes
- (deyim) gorus alisverisinde bulunmak,gorusmek
- explanatory notes of tariff
- (Politika, Siyaset) tarife izahnamesi
- lined notes
- (Bilgisayar) çizgili notlar
- note
- {i} piyano tuşlarından biri
- note
- {f} notalarını yazmak
- note
- {f} belirlemek (fiyat)
- note
- {f} -den söz etmek, anmak
- note
- {i} fatura
- note
- {f} dikkat etmek
- note
- {i} saygınlık
- note
- circula
- note
- {i} pol. nota
- note
- {i} işaret
- note
- note paper mektup kâğıdı
- note
- {i} dikkat
Kate tarih dersinde dikkatle not tuttu.
- Kate took careful notes on the history lecture.
Lütfen ona dikkat et.
- Please take note of that.
- note
- {i} İng. (okulda) not
- note
- {i} müz. nota; ses
- note
- alâmet
- note
- {f} önem vermek
- note
- ses
Müzik notalar arasındaki sessizliktir.
- Music is the silence between the notes.
Sesinde küçümseyen bir ifade vardı.
- There was a scornful note in his voice.
- note
- hesap pusulası
- note
- ifade
Sesinde küçümseyen bir ifade vardı.
- There was a scornful note in his voice.
- note
- bir devletin başka bir devlete yaptığı bildiri
- note
- {i} belirti
Sözleşmede belirtilmeyen bir nokta var.
- There is one point which is not noted on the contract.
- note
- {i} belge
Bir not bir ataş ile belgeye tutturuldu.
- A note was attached to the document with a paper clip.
- note
- {i} ün, şöhret, itibar
- note
- {f} yazmak
Kendim küçük bir not yazmak istedim.
- I wanted to write myself a little note.
Tom'un dışarıda bir not defterine sahip ve yazmak için hazır.
- Tom has his notebook out and is ready to write.
- opens notes
- (Bilgisayar) notes açar
- opens notes
- (Bilgisayar) notlar'ı açar
- phone/notes
- (Bilgisayar) telefon/notlar
- pledged notes receivable
- (Ticaret) teminattaki senetler
- presentation notes
- (Bilgisayar) sunu notları
- program notes
- (Bilgisayar) program notları
- rediscount for notes payable
- (Ticaret) borç senetler reeskontu
- rediscount of notes payable
- (Ticaret) borç senetleri reeskontu
- rediscount on notes payable
- (Ticaret) borç senetleri reeskontu
- rediscount on notes payables
- (Ticaret) borç senetleri reeskontu
- rediscount on notes receivable
- (Ticaret) alacak senetleri reeskontu
- speaker notes
- (Bilgisayar) konuşmacı notları
- take notes
- not almak
- take notes
- (isim)t tutmak