Öteki takım bizi hafife aldı.
- The other team took us lightly.
Al birini vur ötekine!
- One's as bad as the other.
Başka seçeneğim yoktu.
- I had no other choice.
Başkalarını rahatsız ettiklerini öğrendiklerinde yüksek sesle konuşuyorlardı..
- They are talking loudly when they know they are disturbing others.
Onun iki kedisi var. Biri beyaz ve diğeri siyah.
- She has two cats. One is white and the other one is black.
George'un iki kuzeni var; biri Almanya'da ve diğeri İsviçre'de yaşıyor.
- George has two cousins; one lives in Germany and the other in Switzerland.
Top şimdi başkasında.
- Now the shoe is on the other foot.
Başkasının senin yerine düşünmesini bekleme!
- Don't expect others to think for you!
Geçen gün bahsettiğim araba bu.
- This is the car I spoke of the other day.
O, geçen gün yeni bir ev satın aldı.
- She bought a new house the other day.
Tom'tan başka kimsenin onu yaptığını hiç görmedim.
- I've never seen anyone other than Tom do that.
Bu gün başka sıradan bir gün gibi başladı.
- This day started like any other ordinary day.
Berberler binlerce yıldır yaşıyor ve başkaları bir gün bile hayatta kalamadı.
- The Berbers have lived for thousands of years where others could not survive even one day.
Bundan başka boyutlarda var mı?
- Do you have this in other sizes?
Bundan başka herhangi bir şey yapma.
- Don't do anything other than this.
Other people would do it differently.