not pleasant, uneasy, troublesome

listen to the pronunciation of not pleasant, uneasy, troublesome
الإنجليزية - التركية

تعريف not pleasant, uneasy, troublesome في الإنجليزية التركية القاموس.

unpleasant
hoşa gitmeyen
unpleasant
{s} hoş olmayan

Hoş olmayan bir şey olacağını biliyorsan, örneğin dişçiye gideceğini, ya da Fransa'ya, öyleyse bu iyi değil. - If you know that something unpleasant will happen, that you will go to the dentist for example, or to France, then that is not good.

Bu meyvenin hoş olmayan bir kokusu var. - This fruit has an unpleasant smell.

unpleasant
nahoş

O bu tür görüşü nahoş bulur. - He finds this kind of opinion unpleasant.

unpleasant
{s} tatsız

O iki saat tatsız bir hikaye hakkında konuştu. - He spoke about the unpleasant story for two hours.

Ne tatsız bir sürpriz! - What an unpleasant surprise!

unpleasant
antipatik

Kız kardeşinle çok antipatik olma, Tom. - Don't be so unpleasant with your sister, Tom.

unpleasant
fena
unpleasant
kaba
unpleasant
{s} sıkıcı
unpleasant
unpleasantnessnahoşluk
unpleasant
unpleasantlynahoşça
unpleasant
{s} çirkin
unpleasant
tatsızlık
الإنجليزية - الإنجليزية
{a} unpleasant
not pleasant, uneasy, troublesome
المفضلات