Hoş olmayan bir şey olacağını biliyorsan, örneğin dişçiye gideceğini, ya da Fransa'ya, öyleyse bu iyi değil.
- If you know that something unpleasant will happen, that you will go to the dentist for example, or to France, then that is not good.
Bu meyvenin hoş olmayan bir kokusu var.
- This fruit has an unpleasant smell.
O bu tür görüşü nahoş bulur.
- He finds this kind of opinion unpleasant.
O iki saat tatsız bir hikaye hakkında konuştu.
- He spoke about the unpleasant story for two hours.
Ne tatsız bir sürpriz!
- What an unpleasant surprise!
Kız kardeşinle çok antipatik olma, Tom.
- Don't be so unpleasant with your sister, Tom.