Burada yararsız bir sürü ıvır zıvırdan başka bir şey yok.
- There's nothing in here but a lot of useless junk.
İnkâr etmek yararsız olacaktı.
- Denial would have been useless.
Keşke böyle işe yaramaz bir şey almasaydım.
- I wish I had not bought such a useless thing.
Veri tamamen işe yaramaz.
- The data was completely useless.
Bilgi oldukça faydasızdı.
- The information was quite useless.
Onunla konuşmak faydasız.
- It is useless to talk to him.
Neden okulda çok fazla kullanışsız şey öğreniyoruz?
- Why do we learn so much useless stuff in school?
Doğada hiçbir şey kullanışsız değildir.
- Nothing in nature is useless.
Doğa hiçbir şeyi boşuna yapmaz.
- Nature does nothing uselessly.