Bu konuda karışık duygularım var.
- I have mixed feelings about this.
Film karışık eleştiriler aldı.
- The movie received mixed reviews.
Sovyetler Birliği ve Batılı Müttefikler arasındaki ilişkiler karmaşıktı.
- Relations between the Soviet Union and the western Allies were mixed.
Tom'un karmaşık duyguları vardı.
- Tom had mixed feelings.
Tereyağı ve şekeri birlikte karıştırdı.
- She mixed the butter and sugar together.
Onu başka biriyle karıştırdı.
- She mixed him up with someone else.
Tamamen Asyalı gibi görünmesine rağmen Takahaşi'nin melez olduğunu duydum.
- Although Takahashi looks completely Asian, I've heard he's of mixed blood.
My joy was somewhat mixed when my partner said she was pregnant: it's a lot of responsibility.