Dün yağmur yağması talihsizdi.
- It was unfortunate that it rained yesterday.
Pasaportunu kaybetmesi talihsizlikti.
- It was unfortunate that he lost his passport.
Ben bunu şanssız buluyorum.
- I do find that unfortunate.
Şu şanssız insanlara acıdı.
- She sympathized with those unfortunate people.
Hayır, ne yazık ki; aksine.
- No, unfortunately; on the contrary.