تعريف niyet في التركية الإنجليزية القاموس.
- (Hukuk) intention
Tom has no intention of staying in Boston for the rest of his life.
- Tom hayatının geriye kalan kısmında Boston'da kalmaya niyeti yok.
She says she has no intention of having a baby until she's in her thirties.
- O, otuzlu yaşlara kadar bir bebek sahibi olma niyetinin olmadığını söylüyor.
- intent
She says she has no intention of having a baby until she's in her thirties.
- Otuzlu yaşlara kadar bir bebek sahibi olma niyetinin olmadığını söylüyor.
I have no intention of meddling in your affairs.
- İşlerine karışmaya niyetim yok.
- thought
- scope
- faith
- view
She is saving her money with a view to taking a trip around the world.
- O, dünyada bir yolculuk yapma niyetiyle parasını tasarruf ediyor.
I would like to be viewed as well-intentioned.
- İyi niyetli olarak görünmek istiyorum.
- intendment
- purport
- spirit
- resolve
With a bit of good will on both sides, our problems should be able to be resolved.
- İki tarafın da iyi niyetiyle, sorunumuzun üstesinden gelinebilir.
- aim
- sense
Tom didn't have the sense to come in out of the rain.
- Tom'un yağmurdan dolayı içeri gelmeye niyeti yoktu.
I doubt your good sense.
- İyi niyetinden şüpheliyim.
- plan
- purpose
- contemplation
- intention, intent, purpose
- Islam repetition of a formula in which one avows one's intention to perform a religious act
- counsel
- design
- (a) fortune written on a slip of paper
- will
With a bit of good will on both sides, our problems should be able to be resolved.
- İki tarafın da iyi niyetiyle, sorunumuzun üstesinden gelinebilir.
- intention, intent, purpose, plan
- determination
He was quite decided in his determination.
- O, niyetinde oldukça kararlıydı.
- pulse
- resolution
- idea
She has no idea what I intend to do.
- Ne yapmaya niyet ettiğime dair bir fikri yok.
I intend to hammer this idea into the student's heads.
- Ben bu fikri öğrencilerin kafalarına işlemek niyetindeyim.
- ıntention
- curry favour
- ıntent
- niyet etmek
- intend
- niyet etmek
- contemplate
- niyet gösterir
- be going to
- niyet beyanı
- (Politika, Siyaset) expression of interest
- niyet etmek
- (Kanun) calculate
- niyet etmek
- (Kanun) intent
- niyet etmek
- aim at
- niyet mektubu
- (Eğitim) statement of purpose
- niyet tutmak
- make a wish
- niyet tutmak
- wish a wish
- niyet bildirgesi
- (Politika, Siyaset) declaration of intent
- niyet bildirisi
- (Hukuk) declaration of intent
- niyet etmek
- purpose
- niyet etmek
- mean
- niyet etmek
- to intend, mean, aim, plan (to do something)
- niyet etmek
- aim
- niyet etmek
- propose
- niyet etmek
- will
- niyet etmek
- have in mind
- niyet etmek
- to intend
- niyet kuyusu
- wishing well
- niyet mektubu (imf'e verilen)
- (Ticaret) letter of intent
- niyet tutmak
- 1. to concentrate one's thoughts on the matter about which one hopes to learn something (done while consulting a fortuneteller). 2. to wish for something to turn out in a certain way (when drawing lots, observing a contest)
- niyet tutmak
- to make a wish
- niyet çektirmek
- to make (a bird or rabbit) draw a slip of paper with a fortune written on it
- kötü niyet
- malice
He did it without malice.
- Onu kötü niyet olmadan yaptı.
The opposition is rubbing their hands together in malice.
- Muhalefet kötü niyetle birlikte ellerini ovuşturuyor.
- iyi niyet
- goodwill
Emma Watson is a UN Women Goodwill Ambassador.
- Emma Watson, BM Kadın İyi Niyet Elçisidir.
Our future depends on the goodwill of a small elite.
- Geleceğimiz küçük bir elitin iyi niyetine bağlıdır.
- iyi niyet
- sympathy
Let's send Tom a sympathy card.
- Tom'a bir iyi niyet kartı gönderelim.
- iyi niyet
- good offices
- iyi niyet
- (Ticaret) (Ticaret) bona fide (Latince)
- iyi niyet
- (Kanun) willingness
- iyi niyet mektubu
- (Politika, Siyaset) letter of good faith
- iyi niyet sözleşmesi
- (Politika, Siyaset) memorandum of understanding
- niyet et
- aim at
- niyet et
- intend
I was asked by my uncle what I intended to be when I graduated from college.
- Üniversiteden mezun olduğumda ne olmaya niyet ettiğim bana amcam tarafından soruldu.
I had intended to go there.
- Ben oraya gitmek için niyet etmiştim.
- niyet mektubu
- letter of intent
- iyi niyet gostergesi
- sign of good intention
İyi niyetimizi göstermek adına ödemenizi erken yapacağız.
- niyet etmek
- intention to
- niyet etmek
- to intent
- niyet mektubu
- letter of intend
- niyet mektubu
- letter of understand
- art niyet
- hidden intent
- art niyet
- wantonness
- art niyet
- concealed thought
- art niyet
- arriere pensee
- art niyet
- ulterior motive
I don't think Tom has any ulterior motives.
- Tom'un bir art niyeti olduğunu sanmıyorum.
Catherine had an ulterior motive when she urged her father to buy a new car. She hoped that she'd be able to drive it herself.
- Yeni bir araba satın alması için babasına baskı yaptığında Catherine'nin bir art niyeti vardı; O, arabayı kendisinin sürebileceğini umuyordu.
- egemenliği altına almak niyet ve iradesinin varlığı
- (Hukuk) animus occupandi
- iyi niyet
- (Hukuk) good faith, bona fide
- iyi niyet
- heartiness
- iyi niyet
- bona fides, goodwill
- iyi niyet
- bona fides
- iyi niyet elçisi
- (Politika, Siyaset) goodwill ambassador
- iyi niyet gösterisi
- gesture
- iyi niyet gösterisi
- (deyim) an act of kindness
- iyi niyet gösterisi
- goodwill gesture
- iyi niyet kartları
- (Bilgisayar) sympathy cards
- kime niyet, kime kısmet
- (Konuşma Dili) The person for whom something is intended may not always be the person who gets it in the end
- kötü niyet
- malevolence
- kötü niyet
- viciousness
- kötü niyet
- ill-will
- kötü niyet
- wantonness
- niyet etmek
- (Fiili Deyim ) intention of
- ortak niyet bildirgesi
- (Hukuk) memorandum of understanding