nezaketsiz

listen to the pronunciation of nezaketsiz
التركية - الإنجليزية
{s} unkind

Do you think Tom is unkind? - Tom'un nezaketsiz olduğunu mu düşünüyorsun?

Tom was never unkind to me. - Tom bana nezaketsiz değildi.

{s} discourteous
{s} rude

I can't stand rudeness. - Nezaketsizliğe katlanamam.

It's rude to whisper in front of others. - Başkalarının önünde fısıldamak nezaketsizliktir.

crude

His crude jokes made Jane angry. - Onun nezaketsiz şakaları Jane'i kızdırdı.

His answer was crude. - Onun yanıtı nezaketsizdi.

indelicate
brusque
uncivil
impolite
short-spoken
offhand
impolite; inconsiderate
impolite, indelicate, disrespectful, discourteous
disrespectful

Some people are doing disrespectful things. - Bazı insanlar nezaketsiz şeyler yapıyor.

What you said was disrespectful. - Söylediğin şey nezaketsizdi.

unchivalrous
tactless
thoughtless
disobliging
ungracious
unmannerly
shortspoken
ungentlemanly
disoblige
uncourteous
short spoken
التركية - التركية
Nazik olmayan
Nazik olmayan: "Birdenbire tavırlarını değiştirmişler, nezaketsiz diyemeyeceğim, ama oldukça soğuk bir eda takınmışlardı."- Y. K. Karaosmanoğlu
nezaketsiz
المفضلات