nevertheless; however; but; despite that

listen to the pronunciation of nevertheless; however; but; despite that
الإنجليزية - التركية

تعريف nevertheless; however; but; despite that في الإنجليزية التركية القاموس.

yet
henüz

Bilim adamları henüz kanser için bir çare bulmadılar. - Scientists haven't found a cure for cancer yet.

O zaman, Meksika henüz İspanya'dan bağımsız değildi. - At that time, Mexico was not yet independent of Spain.

yet
sonunda

Sonunda gerçeği öğrenecek. - He is yet to know the truth.

Sonunda soğuk algınlığın bitti mi? - Are you over your cold yet?

yet
conj. yine de
yet
şimdi

Şimdiye kadar hiçbir kazağı bitirmedim. - As yet, I have not completed the sweater.

Şimdiye kadar ondan bir kelime duymadım. - I have not heard a word from him as yet.

yet
şu anda

Şu anda hiç planın var mı? - Do you have any plans yet?

Elvis'in şu anda yaşadığına inanıyorum. - I believe Elvis yet lives.

yet
oysaki
yet
daha

Hangi yöntemin daha iyi olduğunu henüz tartışmadık. - We have not yet discussed which method is better.

Tepenin üstüne ulaştığımızda rüzgar daha da sert esti. - The wind blew harder yet when we reached the top of the hill.

yet
şu tapta
yet
aynı zamanda
yet
yine de

Güneş parlıyordu, yine de hava soğuktu. - The sun was shining, yet it was cold.

Yine de gerçeği öğrenmek zorundayız. - We have yet to learn the truth.

yet
bununla beraber
yet
ama

Tom çoktan burada, ama Bill henüz gelmedi. - Tom's already here, but Bill hasn't come yet.

O gelmek için söz verdi, ama henüz dönmedi. - He promised to come, but hasn't turned up yet.

yet
ve yine
yet
(zarf) hâlâ, henüz, daha, şimdiye kadar, şimdiye dek, sonunda, hatta, yine de
yet
derhal
yet
ancak

Ancak Japonya hâlâ diğer ülkeler tarafından yeterince anlaşılamamıştır, ve Japonlar, aynı şekilde, yabancıları anlamayı zor bulmuştur. - Yet Japan is still not sufficiently understood by other countries, and the Japanese, likewise, find foreigners difficult to understand.

Tanrım, bana iffet ve ölçülülük ver, ancak henüz değil. - God, please give me chastity and continence, but not yet.

yet
not as yet henüz değil
yet
daha; henüz; hâlâ: They haven't come yet. Daha gelmediler. "Can I come in?" "Not yet." "Girebilir miyim?" "Henüz değil." I have yet to
yet
(bağlaç) yine de, ama, ancak, buna rağmen, oysa
الإنجليزية - الإنجليزية
yet

I thought I knew you, yet how wrong I was.

nevertheless; however; but; despite that
المفضلات