O kitabı hiç okumadım.
- I have never read that book.
O kitabı hiç okumadım.
- I never read that book.
O asla geri dönmemek üzere Japonya'dan ayrıldı.
- He left Japan never to come back.
Mary artık onu asla görmemeye karar verdi.
- Mary decided never to see him any more.
Ben hiç bir zaman bir kişiye söz vermedim.
- I never promised anybody anything.
Tom hiç bir zaman tek başına Boston'a gitmene izin vermeyecek.
- Tom is never going to let you go to Boston by yourself.
Tom Mary'yi aramak için uğraşmaya devam etti, ama o hiçbir zaman telefonuna cevap vermedi.
- Tom kept trying to call Mary, but she never answered her phone.
Büyükannem yaşam tarzını hiçbir zaman değiştirmedi.
- My grandmother never changed her style of living.
Dedem ve büyükannem sütlü kahveyi katiyen sevmezlerdi.
- My grandparents never liked coffee with milk.
... ALAN RUSBRIDGER: So that's never, ever, ever. ...
... I -- I never, ever -- there was never a day when I woke up ...