He hardly studies chemistry.
- O, neredeyse hiç kimya çalışmaz.
Unfortunately I hardly speak any German.
- Ne yazık ki neredeyse hiç Almanca konuşamıyorum.
There was scarcely any money left.
- Neredeyse hiç para kalmamıştı.
I could scarcely breathe.
- Neredeyse hiç nefes alamadım.
There's hardly any coffee left in the pot.
- Demlikte neredeyse hiç kahve yok.
I have hardly any money left.
- Neredeyse hiç param kalmadı.