O benim komşum ama onu iyi tanımıyorum.
- He's my neighbour, but I don't know him that well.
Üç komşu birbirlerine yardımcı oldular.
- The three neighbours helped each other.
Bitişik komşunun misafiri çok hurma yiyen bir misafirdir.
- The next-door neighbour's guest is a guest who eats lots of persimmons.
Buraya gelmeden önce buraya gelme ihtimaline karşı, yanımdaki kapı komşuma bir anahtar bırakacağım.
- I'll leave a key with my next-door neighbour in case you get here before I do.
Yan komşular sabahtan beri gürültü yapıyor.
- The neighbours have been banging about next door all morning.
O, komşularımdan biri.
- He is one of my neighbors.
Komşumla ilginç bir muhabbet ettim.
- I had an interesting conversation with my neighbor.
Sadece iyi bir komşu olmak istiyorum.
- I only want to be a good neighbor.
Sadece iyi bir komşu olmak istiyorum.
- I just want to be a good neighbor.
Tom Mary'ye bitişik komşuya gitmesini ve komşunun yardıma ihtiyacı olup olmadığını anlamasını söyledi.
- Tom told Mary to go next door and see if the neighbors needed any help.
Tom Mary'nin bitişik komşusu.
- Tom is Mary's next-door neighbor.
Komşularına elinden gelen bütün yardımı yapmalısın?
- You should do all you can to help your neighbours.
Komşularımızı görmeye gittik.
- We went to see our neighbours.
İki komşu ülke arasındaki sınır kapalı kalır.
- The border between the two neighbouring countries remains closed.
Onların komşu ülkelerle iyi ilişkileri var.
- They have good relations with neighbouring countries.
Dostça ilişkiler başarı için gereklidir.
- Neighbourly relations are necessary for success.
My neighbour is very irritable and grumpy at times.
Though France neighbours Germany, its culture is significantly different.